Sekizinci Lema'da geçen ilgili kısmı, devamıyla birlikte izah eder misiniz?
Şu fıkra-i Gavsiyede bir îmâ var. Buradaki ‘Saîd’ lafzında, meşhur kasîdesindeki تَع۪يشُ سَع۪يدًا kelimesine hafî bir işaret olduğu gibi; ذُو الْهَلَاكِ هُوَ الشَّقِيُّ الْمُبَعَّدُ fıkrasıyla, kendisinden sonra vukū‘ bulan ve ulûm-u İslâmiyeyi mahvetmek niyetiyle kütübhâneleri Dicle ve Fırat’a atan Hülâgū felâketini haber vermekle beraber, Hülâgū gibi ulûm-u İslâmiyeye perde çeken şakîleri dahi, mezkûr âyete istinâden haber veriyor.
Gavs-ı Azam Hazretlerinin bu fıkrasında gizli ve ince işaretler de vardır. Şöyle ki: Buradaki ‘Said’ lafzında, meşhur beş satırlık kasîdesindeki تَع۪يشُ سَع۪يدًا “Said (bahtiyar) olarak yaşarsın” kelimesine gizli bir işaret bulunmaktadır. Zira her iki cümlesinde de ‘Said’ ismindeki müridinden (Bediüzzaman Hazretlerinden) ayrıntılı olarak haber vermektedir.
Yine ذُو الْهَلَاكِ هُوَ الشَّقِيُّ الْمُبَعَّدُ [1] “Helâk olan ancak şakî ve Allah’tan uzak kılınan ve azap edilendir” fıkrasıyla da Abdulkadir Geylani Hazretleri Allah’ın bildirmesi ve göstermesi ile öncelikle Hicrî 6. asırdaki Hülâgû felaketini görmüş ve ondan haber vermiştir. Öyle ki Cengiz Han’ın torunu olan Hülâgû Han, 1258 tarihinde gaddarlıkta ve zulümde hiçbir sınır tanımayarak, bir yandan Bağdat’ı tahrip edip sarayları, camileri, medreseleri ve kütüphaneleri talan etmiş, bir yandan da âlimler başta olmak üzere önlerine çıkan insanları acımasızca katlederek İslâm’ın bayraktarlığını yapan Abbasi devletini yıkmıştır.
İslâm ilimlerini yok etmek adına Bağdat kütüphanelerindeki bütün kitapları Fırat ve Dicle nehrine atıp âlimleri de katleden Moğollar, İslâm kültürünün 200 sene geri gitmesine sebep olmuşlardır. İslâm’a ve Müslümanlara yönelik bu feci ve gaddar saldırıdan Abdulkadir Geylani Hazretleri üzüntüyle haber verdikten sonra, birden kasîdesinde 14. asr-ı Muhammedî’ye yani içinde yaşadığımız bu asra bakıp kerametiyle bu asırdaki fitnelere, şerlere ve şakîlere dikkat çekmiştir. Zira bu iki asır (Hicrî 6. ve 14. asırlar) pek çok noktadan birbirine benzemektedir.
Bu asırda Kur’ân’a ve İslâmî değerlere öyle dehşetli ve şiddetli bir saldırı olmuş ki kabirdeki ölüleri ağlatacak derecededir. Zira Kur’ân’a ve Müslümanlara bu asırdaki gibi bir saldırı ve hücum geçen asırlarda kesinlikle olmamıştır. Allah demenin suç sayılıp Allah Allah diyen tekkeler, medreseler ve camiler kapatılmış, Kur’ân harfleri ve hükümleri yasaklanmış, İslâmiyet âlemeti olan ezan, sarık ve tesettür gibi değerler kaldırılıp batı âdetleri mecbur kılınmış, İslâm’ın ve Kur’ân’ın hükümlerini savunup direnenler şehit edilmiş ve daha sayılayamacak türlü cefa ve sıkıntılarla mü’minlere zulümler yapılmıştır.
Abdulkadir Geylani Hazretleri, Hülâgû gibi zalimlerden haber verdiği gibi, “Artık onlardan kimi şakidir, bedbahttır, kimi de saîddir, bahtiyârdır!”[2] âyetinden istifade ederek bu asırda İslâm ilimlerine ve Kur’ân hakikatlerine perde çekip engel olmaya çalışan şakilerden ve zalimlerden de açıkça haber vermektedir.
Evet, فَالْوَاصِلُ اِلٰي سَاحِلِ السَّلَامَةِ fıkrasıyla Hizbü’l-Kur’ân’a işaret ettiği gibi; ذُو الْهَلَاكِ هُوَ الشَّقِيُّ الْمُبَعَّدُ وَ الْمُعَذَّبُ fıkrasıyla ulûm-u İslâmiyeyi imhâ niyetiyle Hülâgū ve vüzerâsı gibi davranan bazı ma‘lûm insanların isimleri dahi ilm-i cifirce mezkûr âyetin işaretine istinâden tam tevâfuk ediyor ve gösteriyor.[3]
Evet, Abdulkadir Geylani Hazretleri “Selamet sahiline ulaşan…” cümlesiyle Kur’ân’ın emrettiği yolda hareket eden Risale-i Nur Talebelerine işaret etmektedir. “Helâk olan, ancak şakî ve Allah’tan uzak kılınan ve azap edilendir” ifadesiyle de İslâmî ilimleri ve Kur’ân hükümlerini imha etmek kastıyla Hülâgû ve vezirleri gibi davranan bu asrın zalim idarecilerinin isimlerini, ebced hesabıyla فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ (Onlardan kimi şakidir, bedbahttır)[4] âyetinin işaret etmesiyle tam olarak göstermekte ve bildirmektedir.