Soru

Peygamberimizin Hz.Zeynep ile Evliliği

Peygamber(a.s) ile Hz.Zeynep'in evliliklerinin nasıl gerçekleştiğini açıklayabilir misiniz?

Tarih: 13.10.2014 00:37:12
Okunma: 11514

Cevap

Kısaca şöyledir:

Peygamberimiz hz. Zeynebi Zeyd (ra) ile evlendirmiş. Sonra aralarına imtizacsızlık olmuş. Hz Zeyd Peygamberimize gelerek boşanmak istemiş. Peygamberimiz ise eşini tut demiş ve göndermiş. Sonra uyuşmazlık devam edince Hz. Zeyd bir daha gelerek boşanmak için ısrar etmiştir. Bunun üzerine de Peygamberimiz onları boşamıştır.

Daha sonra ise Cenabı Hak, ayet ile hz. Zeynep ve Peygamberimizin nikahının kıyıldığını bildirmiştir. Yani bizzat Allah onları evlendirmiştir. Böyle olunca da Peygamberimiz, mecbur kalarak onunla evlenmiştir. 

Bu mesele Risale-i Nurda şöyle geçmektedir:

"Birincisi: “Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Zeyneb’i (ra)tezevvücünü, eski zaman münâfıkları gibi yeni zamanın ehl-i dalâleti dahi medâr-ı tenkîd buluyorlar. Nefsânî, şehevânî telakkî ediyorlar” diyorsunuz.

 

Elcevab: Yüz bin def‘a hâşâ ve kellâ! O dâmen-i muallâya şöyle pest şübühâtın eli yetişmez! Evet, on beş yaşından kırk yaşına kadar, harâret-i garîziyenin galeyânlı hengâmında ve hevesât-ı nefsâniyenin iltihâbı zamanında, dost ve düşmanın ittifâkıyla kemâl-i iffet ve tamâm-ı ismet ile Hatîcetü’l-Kübrâ radıyallâhü anhâ gibi ihtiyârca bir tek kadın ile iktifâ ve kanâat eden bir zâtın, kırktan sonra, yani harâret-i garîziye tevakkufu hengâmında ve hevesât-ı nefsâniyenin sükûneti zamanında kesret-i izdivâc ve tezevvücâtı, bizzarûre ve bilbedâhe nefsânî olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenid olduğunu, zerre kadar insafı olana isbat eder bir huccettir. O hikmetlerden birisi şudur ki: Zât-ı risâletin akvâli gibi, ef‘âl ve ahvâli ve etvâr ve harekâtı dahi menâbi‘-i dîn ve şerîattır. Ve ahkâmın me’hazleridir. Şıkk-ı zâhirîsine Sahâbeler hamele oldukları gibi, hususî dâiresindeki mahfî ahvâlâtından tezâhür eden esrâr-ı dîn ve ahkâm-ı şerîatın hameleleri ve râvîleri de Ezvâc-ı Tâhirât’tır. Ve bilfiil o vazîfeyi îfâ etmişlerdir. Esrâr ve ahkâm-ı dînin hemen yarısı, belki onlardan geliyor. Demek bu azîm vazîfeye bir çok ve meşrebce muhtelif Ezvâc-ı Tâhirât lâzımdır. Gelelim Hazret-i Zeyneb’in (ra) tezevvücüne: Yirmi Beşinci Söz’ün Birinci Şu‘lesi’nin Üçüncü Şuâı’nın misâllerinden olanمَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَ خَاتَمَ النَّبِيّ۪نَ âyetine dâir şöyle yazılmış ki: İnsanların tabakātına göre bir tek âyet, müteaddid vücûhlarla, her bir tabakanın fehmine göre bir ma‘nâ ifade ediyor. Bir tabakanın şu âyetten hisse-i fehmi şudur ki: Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hizmetkârı veya “Oğlum!” hitâbına mazhar olan Zeyd radıyallâhü anh, rivâyet-i sahîha ile i‘tirâfına binâen, izzetli zevcesini kendine ma‘nen küfüv bulmadığı için tatlîk etmiş(boşamış). Yani Hazret-i Zeyneb,(ra) başka yüksek bir ahlâkta yaratılmış. Ve bir peygambere zevce olacak fıtratta olduğunu, Zeyd (ra) ferâsetle hissetmiş. Ve kendisini ona zevc olacak fıtratta kendine küfüv bulmadığından, ma‘nevî imtizâcsızlığa sebebiyet verdiği için tatlîk etmiştir. Allah’ın emriyle Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Yani زَوَّجْنَاكَهَا ’nin işaretiyle, o nikâh bir akd-i semâvî olduğuna delâletiyle, hârikulâde ve örf ve muâmelât-ı zâhiriye fevkınde, sırf kaderin hükmüyledir ki, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o hükm-ü kadere inkıyâd göstermiştir ve mecbûr olmuştur. Nefis arzusuyla değildir." (7. Mektub)



Yorum Yap

Yorumlar