Soru

“Kâinâtta tasarrufları görünen ef‘âl-i Rabbâniyenin ıtlâk ve ihâta ve nihâyetsiz bir sûrette zuhûrlarıdır. Ve o fiilleri takyîd ve tahdîd eden, yalnız hikmet ve irâdedir ve mazharların kābiliyetleridir. Ve serseri tesâdüf ve şuûrsuz tabiat ve kör kuvvet ve câmid esbâb ve kayıdsız ve her yere dağılan ve karıştıran unsurlar, o gayet mîzânlı ve hikmetli ve basîrâne ve hayatdârâne ve muntazam ve muhkem olan fiillere karışamazlar.”

7. Şua'da geçen şu cümleleri izah eder misiniz? Özelikle "mazharların kabiliyetleri" cümlesinin manasını avam lisanıyla yapabilir misiniz?

Tarih: 16.02.2025 08:58:49

Cevap

“Kâinâtta tasarrufları görünen ef‘âl-i Rabbâniyenin ıtlâk ve ihâta ve nihâyetsiz bir sûrette zuhûrlarıdır. Ve o fiilleri takyîd ve tahdîd eden, yalnız hikmet ve irâdedir ve mazharların kābiliyetleridir. Ve serseri tesâdüf ve şuûrsuz tabiat ve kör kuvvet ve câmid esbâb ve kayıdsız ve her yere dağılan ve karıştıran unsurlar, o gayet mîzânlı ve hikmetli ve basîrâne ve hayatdârâne ve muntazam ve muhkem olan fiillere karışamazlar.”[1]

Bediüzzaman Hazretleri, 7. Şua’nın ilgili bölümünde, kâinatı kuşatan beş hakikatten ikincisini açıklamaktadır. Bu hakikat, Cenâb-ı Hakk’ın kâinatta mutlak hüküm, kudret ve uluhiyet sahibi olduğunu; fiillerinin her şeyi kuşattığını vurgular.

Kâinatta görülen İlâhî fiiller sınırsızdır ve her şeyi kapsar. Allah dilediğini yaratır, yaşatır, halini değiştirir; hikmeti gereği bazen hasta eder, bazen şifa verir. Hayat verir, rızıklandırır, öldürür ve diriltir. O’nun fiilleri, kâinatta nasıl dilerse öyle tecelli eder. Bu tecelli sırasında isim ve sıfatlarının her mahlûkta aynı şekilde görünmemesi, o varlıkların kabiliyetlerinden kaynaklanır.

Allah’ın fiilleri mutlak, sonsuz ve ihatalıdır. Ancak her varlık, kendi istidadına ve kapasitesine göre bu fiillerden pay alır. Yaratma, rızıklandırma, hayat verme gibi İlâhî fiillerin ortaya çıkışı, Allah’ın hikmet ve iradesine bağlıdır. Bu fiillerde rastgele tesadüflerin, şuursuz tabiatın, kör kuvvetlerin veya cansız sebeplerin etkisi yoktur. Çünkü kâinattaki her şey, son derece ölçülü ve hikmetle yaratılmıştır.

Mazharların Kâbiliyetleri: İlâhî fiillerin tecelli ettiği varlıkların, bu fiilleri kabul etme veya yansıtma dereceleridir. Birkaç misal ile açıklık getirelim: Güneş ışığı her yere ulaşır ama aynada daha parlak, çamurda daha sönük görünür. Burada aynanın parlaklığı, ışığı yansıtma kabiliyetiyle ilgilidir.

Bitkiler, topraktan suyu ve mineralleri alıp büyüyebilir ama her bitkinin gelişimi farklıdır. Çünkü her birinin suyu ve mineralleri alma kabiliyeti farklıdır.

İnsanlar ilme mazhardır. Ama herkesin anlama kabiliyeti farklıdır. Bir öğrenci çok çalışır ve başarılı olur, diğer öğrenci az çalışır ve başarısı düşük olur. İlim ve başarı herkese açıktır ama her kişi kabiliyetine göre nasiplenir.

Allah yağmuru her yere indirir. Bu yağmur, verimli bir toprağa düşerse, güzel çiçekler, ağaçlar yetişir. Çorak bir toprağa düşerse, az miktarda bitki yetişir. Kayaya düşerse, hiç bitki yetişmez. Yağmur herkese eşit gelir ama toprakların kabiliyeti farklıdır. İşte, "mazharların kabiliyeti" tam olarak budur.

Allah’ın fiilleri rastgele tesadüflere, şuursuz tabiat kanunlarına, kör kuvvete veya cansız sebeplere bağlı değildir. Misalen; Bir ressam güzel bir tablo yapar. Bu tablo kendiliğinden veya rüzgârın, boyaları rastgele karıştırmasıyla oluşamaz. Maharetli bir ressamın fırçası gereklidir. Bir bina kendiliğinden, rastgele taşların üst üste gelmesiyle yapılmaz. Bir mühendis ve usta tarafından ölçüyle, planla yapılır.

Daha sonra gelen meselelerde arıyı örnek vererek Cenâb-ı Hakk; onun küçücük başında hayat programını yazdığını, küçücük karnında balı yaptığını, küçücük iğnesinde zehir taşıdığını, onun vücudunu muhteşem bir nizam ile yarattığı misalini verir. Bunun gibi kâinattaki bütün varlıkların üzerinde böylece Rabbimizin fiillerinin tasarrufunu görmekte olduğumuz anlatılmaktadır. 

Ayrıca lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/allah-koca-kainati-tek-basiyla-nasil-idare-ediyor

https://risale.online/soru-cevap/isimlerin-tecellileri


[1] Bediüzzaman Saidi Nursi, Şualar Mecmuası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2008, c.1, s.142


Yorum Yap

Yorumlar