"Miri Malı" ne demektir? "Vakıf Malından" farkı nedir? Bu çerçevede Risale-i Nur miri malı nasıl oluyor? Hüdhüdün Vakıf malından çamur taşıma tehdidi miri malı şeklinde olabilir mi?
Miri malı; devlete ait mallar demek olup devletten izin almadan kullanılamayan mallardır. Sözlükte “devlete-hazineye ait, hükümet malı” anlamına gelen mîrî kelimesi, Osmanlı döneminde devlet hazinesi yanında devlete ait toprakları ve bu topraklardan alınan vergileri ifade eden bir kavram haline gelmiştir.
Vakıf malı ise bir malın sahibi tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi olarak ifade edilmektedir.
Bu kavramların ortak yönleri vardır. Her ikisi de şahsi mülkiyet kapsamına giremez. Sahiplenilemez, satılamaz ve miras bırakılamaz. Bu malları gasp eden veya çalan kişi, bütün halkın hakkına girmiş olur ve büyük bir vebal altına girer.
Miri Malı ve Vakıf Malı Arasındaki Fark
Miri malı, devlete ait olup, bireylere sadece tasarruf hakkı verilen topraklar ve mallardır. Kişiler kullanabilirler fakat devlete belirli vergiler öder (örneğin öşür veya haraç). Kullanıcı öldüğünde, devlet araziyi tekrar başka birine tahsis edebilir.
Osmanlı’da miri mal kavramı özellikle tımar sistemi içinde uygulandı. Topraklar devlete ait olmakla birlikte, belirli hizmetler karşılığında sipahilere veya halka kullanım hakkı veriliyordu.[1]
Vakıf malı ise, bir kişinin veya devletin hayır amaçlı olarak tahsis ettiği maldır. Yalnızca belirtilen vakfın amacı doğrultusunda kullanılabilir. Vakıf yöneticileri (mütevelli) tarafından yönetilir. Vakıf malına zarar veren kul hakkına ve harama girer.
Risale-i Nur'un Miri Mal Olması
Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri: “Meydân-ı istifadeye vaz‘edilen eserler mîrî malıdır. Yani Kur’ân-ı Hakîm’in tereşşuhâtıdır. Hiç kimse enesiyle onlara temellük edemez.”[2] İfadelerinde, Risale-i Nur Külliyatının kimseye ait olmadığını ve doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerim’e dayandığını ve Kur'ân'dan ilhamen yazdırıldığını dolayısıyla Kur'ân'ın malı olduğunu ifade etmektedir. Nasıl miri malını kimse sahiplenemez. Öyle de yazılan sözlerden herkesin istifade edeceğini kimsenin sahiplenmeyeceğini belirtmiştir. Onun bir şahsın veya bir cemaatin özel mülkiyetinde olamayacağını vurgular. Miri malını yanlış tasarruf edenler, halkın hakkına girmiş olur. Eğer bir grup veya kişi, Risale-i Nur’u tekeline alıp ticari amaçlarla sınırlandırmaya çalışırsa, bu miri malın haksız tasarrufu anlamına gelir ve halkın hakkına tecavüz sayılabilir.
Vakıf malına el sürmenin vebalinin büyüklüğünü anlatan Hz. Süleyman (a.s.) ile Hüdhüd kuşu arasında geçen şu kıssa rivayet edilmektedir:
Süleymân (a.s.) birgün, serçe kuşunu (veya Hüdhüd kuşunu) azarlamıştı. Bunun üzerine serçe, Süleyman-’ı (a.s.) tehdîd etti:
“–Senin saltanatını ve sarayını mahvederim!” dedi.
Süleymân (a.s.)-:
“–Senin sıkletin ne ki, benim sarayımı mahvedesin!” dedi.
O küçük kuş şöyle cevap verdi:
“–Kanatlarımı ıslatır ve bir vakıf toprağına sürerim. Sonra da kanatlarıma bulaşan vakıf toprağını senin sarayının damına taşırım. Böylece benim taşıdığım o vakıf toprağı, senin sarayını çökertmeye yeter."[3]
Burada serçenin (veya hudhud) yaptığı tehdidin ana fikri umumun hakkının olduğu bir şeyi senin sarayına getirip Allah’ın gazabını celp ettirip senin helakine sebep olurum anlamındadır. Burada malın miri ya da vakıf malı olmasından ziyade umumun hakkına girmeye dikkat çekilmiştir. Yani ister vakıf olsun ister miri olsun ondan gasp eden ya da çalan kişi büyük bir vebal altına girer.
Hüdhüdün çamur taşıma tehdidi vakıf malı olması
Hüdhüd kuşunun vakıf malından çamur taşıma tehdidi, vakıf mallarının kutsallığını ve dokunulmazlığını simgeler. Ancak vakıf malı, miri malından farklıdır; vakıf malı özel bir hayır amacı için tahsis edilmiştir. Üzerinde oynama yapmak, vakıf amacına zarar vermek büyük bir günahtır. Vakıf malı özel bir amaç için olduğundan onu herkes kullanamaz, miri malı ise umum onu kullanabilir manasında olduğundan vakıf malı olması daha uygun bir ifadedir.
Ayrıca lütfen bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/kul-hakki
https://risale.online/soru-cevap/umit-2
[1] Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ (1300-1600)
[2] Bediüzzaman Saidi Nursi, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2011, Mektubat c. 2, s. 311
[3] Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları