Soru

Özür Durumu

Hanefi mezhebindeyim. Yellenme ve burun kanaması konusunda devamlı olan sıkıntım var. Bu konuda Hanefi mezhebinde bir çıkış var mıdır? Veya Maliki mezhebinde semavi olarak bedenden kan ve diğer şeyler çıkması abdesti bozmaz deniliyor. Bu konuda Maliki mezhebini taklit edebilir miyim? 

Tarih: 26.12.2016 16:06:20
Okunma: 1936

Cevap

Sizin durumunuz devamlı bir sıkıntı olduğu için özür durumunu teşkil eder ve sadece Maliki mezhebinde değil Hanefi mezhebinde de özür durumu olanlarla ilgili ciddi kolaylıklar vardır.

Aşağıya detaylar alınmıştır.

ÖZÜRLÜ KİMSELERİN TEMİZLENMELERİ 

Bilindiği gibi İslâmiyet, insanların omuzlarındaki zorluk ve sıkıntıları kaldıran açık seçik nasslarla gelmiştir. Buna ilişkin olarak Yüce Allah (c.c.) buyurur ki: “Din işlerinde üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.” 77 İçinde zorluk ve sıkıntı olan şeyleri yapmak, mükellefe vâcib değildir. Özürlere örnek olarak, insanı işten geri bırakmayan hastalıkları gösterebiliriz. Meselâ mesane zayıflığından kaynaklanan ve kesintisiz olarak her zaman veya çoğu zaman sidik damlaması veya mezî ve vedî gibi sıvıların damlaması diyebileceğimiz akıntı hastalığı, sürekli ishal hastalığı, kan ve irin damlaması şeklinde görülen kanlı dizanteri hastalığı bunun örneklerindendir. Bu hastalıklara müptelâ olan kimseler, abdest ve benzeri temizleme işlemlerinde hastalıklarına özgü bir muameleye tâbi tutulurlar.

1. Tanımı: Akıntı hastalığı olan kimsede sidik damlaması, yellenme gevşekliği, rahimden olur olmaz kan akması, sürekli ishal ve bunlara benzer bilinen hallerden biri veya birkaçı meydana gelebilir. Bu sakatlıklardan birine düşen kimse özürlü sayılır. Ve bu özrü, hastalığının hemen başlangıcında sabit olmaz, ancak bu haller peş peşe ve sürekli olarak her namaz vaktinde görülürse bunlara müptelâ olan kişi özürlü sayılır. Eğer sürekli olmazsa özürlü sayılmaz. Aynı şekilde özrünün kalkması da damlamanın, bir farz namazının vakti boyunca baştan sona kadar hiç görülmemesiyle sabit olur. Özrün, sabit olduktan sonra devam etmesi için, damlamanın bazı vakitlerde olsa bile vukûbulmasi kâfi olur. Meselâ öğle vaktinin başlangıcından sonuna kadar sidik damlaması olursa özürlü olur. Böylece özrü sabit olduktan sonra damlama, tam bir vakit boyunca kesilse bile bu kişi özürlü kalmakta devam eder. Yani özürlülüğü satfît olduktan sonra ikindi vaktinin başlangıcından çıkışma kadar damlama görülmezse yine özürlü kalmakta devam eder. Ha-nefîlere göre özürlünün tanımı işte bundan ibarettir. 

2. Özürlünün Hükmü: Bu durumdaki bir şahıs, her vakit için abdest alır. Bu abdestle de dilediği  kadar farz veya nafile namaz kılabilir. Aynı vakit içinde kılacağı her farz için abdest almasına gerek yoktur. Farzolan vakit çıkınca da özründen önceki hadesinden ötürü abdesti bozulur. Şöyle ki: Bu kişi, kendisinde özrün sabit olmasından önce abdestli olmuş olsaydı, vaktin çıkışıyla abdesti bozulmayacaktı. Ancak vücûdun başka bir yerinden kanama olması veya yellenme gibi başka bir sebeble abdesti bozulabilecekti. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; abdestin bozulmasının şartı, farz olan vaktin çıkmasıdır. Ama bayram namazını kılmak için güneşin doğuşundan sonra abdest alınır da bilahere öğlen vaktinin girmesiyle abdest bozulmaz. Çünkü öğlen vaktinin girmesi abdesti bozmayacağı gibi, bayram namazı vaktinin çıkması da abdesti bozmaz. Çünkü bu, farz bir namazın vakti değildir. Tersine bu, mühmel bir vakittir. Öğle vaktinin çıkıp ikindi vaktinin girişine kadar bayram namazının abdesti ile dilediği kadar namaz kılabilir. Öğle vakti çıkınca da abdesti bozulur. Özürlü kişi, güneşin doğuşundan önce abdest alırsa güneşin doğmasıyla farz vakti çıktığından ötürü abdesti bozulur. Öğle namazından sonra abdest alırsa ikindi vakti girdiğinde, öğlen vakti sona ermiş olduğu için abdesti bozulur. 

( Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı)

 

Ayrıca bakınız.

/soru-cevap/abdest-ve-namaz-icin-ozur/soru-cevap/abdest-ve-namaz-icin-ozur


Yorum Yap

Yorumlar