Sorular

4.316

Hak Mezheplerin Ortaya Çıkmasının Hikmeti

Sevgili Peygamberimizden (sav) önce, farklı asırlarda farklı peygamberler gelmiş ve ümmetlerine farklı şeriatlar getirmişlerdir. İman esaslarında ve temel meselelerde farklılık olmamakla beraber, teferruattaki bazı hükümler farklılıklar olmuştur. Bu farklılığın sebebi; eski dönem insanlarının birbirinden uzak topluluklar olarak yaşamaları yüzünden aralarında çok ciddî karakter, kültür ve anlayış farklarının olmasıdır. Farklı özelliklere sahip bu insanların terbiyeleri için de farklı şeriatlar gelmesi İlâhî hikmetin bir gereği olmuştur.Fakat, Peygamber Efendimiz (sav) ve ondan sonraki asırlarda insan toplulukları birbirleriyle yaklaşmış ve özellik ve anlayış farklılıkları kısmen azalmıştır. Bu yüzden farklı şeriatlara da ihtiyaç kalmamıştır.Bununla beraber, farklılıklar tamamen kalkmadığı için, bu sefer de İlâhî hikmetin bir gereği olarak mezhepler devreye girmiştir. İslâm dini son ve tek din olarak gönderildiği için bütün insan tabakalarına ders verip terbiye edebilecek bir genişlikte gönderilmiştir. Bu genişliğin ve kuşatıcılığın bir numunesi de İslâm mezhepleridir.1 Netice olarak mezheplerin farklı hükümleri, dinin kendinde var olan ve insanların farklılıklarını gözeten genişliklerdir. Bu farklılaşmaya işaretle Resûl-ü Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:Ümmetimin ihtilafı rahmettir.2 Bununla beraber mezhepler arasındaki farklılıklar öyle çok da değildir. Sadece teferruat kısmıyla alakalıdır. Bu da çok azdır. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şöyle demektedir:Şeriatın yüzde doksanı, zaruriyat ve müsellemat-ı diniye birer elmas sütundur. Mesail-i içtihadiye-i hilafiye, yüzde ondur.3 Yani şeriatın yüzde doksanı, herkesçe bilinen zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeden oluşur; bunlar dinin değişmez, sağlam ve elmas gibi hükümleridir. Geriye kalan yüzde onluk kısım ise içtihadî ve ihtilaflı meselelere dairdir. Bu kısımda farklı görüşler bulunabilir; fakat esas yapıyı sarsmaz. Yani şeriatın temel direkleri sabit, ihtilaflı meseleler ise sınırlıdır.Bu konuda detaylı izah için lütfen bakınız;Mezheplerin Ortaya Çıkış SebepleriMezheplerdeki Farklılıkların SebebiBediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 160.Fethu'l Kebir, 1656.Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 497.

1.953

Teşrikü'l Mesâi ve İştirâk-i Âmâl-i Uhreviye Düsturları Arasındaki Fark

İştirâk-i a'mâl-i uhreviye, teşrikü'l mesainin sonucudur. Teşrikü'l mesai ise iştirâk-i a'mâl-i uhreviyenin mukaddimesidir. Teşrikü'l mesai yapılan işte olması gereken ortaklık, iştirâk-i a'mâl-i uhreviye yapılan işin ve ortaklığın sonucundan kazanılan şeydir.Teşrikü'l mesai: Birlikte çalışma, iş birliği yapma anlamına gelir. Bu, dünyevi veya uhrevi herhangi bir işte, ortak bir amaç için bir araya gelerek birlikte çalışmayı ifade eder. Teşrikü'l mesai, farklı yeteneklere sahip insanların bir araya gelerek, ortak bir hedefe ulaşmak için çaba göstermesini içerir. Bu, hem dünyevi işlerde başarıyı artırır, hem de uhrevi işlerde daha büyük sevaplar kazanmaya vesile olur. Risale-i Nur'da "teşrîkü'l-mesâî" kavramı, özellikle Kur'an hizmetinde bulunanların dayanışmasını ve ortak çalışmasını ifade eder.İştirâk-i a'mâl-i uhreviye ise "teşrîkü'l-mesâî" sonucunda aynı iman ve hizmet dairesinde bulunan mü'minlerin, ihlâs, samimiyet ve manevî dayanışma ile yaptıkları her hayırlı amelin sevabının inkısam etmeden, yani bölünmeden, her bir kardeşinin amel defterine tam olarak geçmesi hakikatidir.İştirak-i A'mal-i Uhreviye ve Şirket-i Maneviye DüsturuŞahs-ı Manevi Ne Demektir?Risale-i Nur'da Şahs-ı ManevîRisale-i Nur Talebesi Olmanın ŞartlarıŞahs-ı Manevî ve Diğer CemaatlerRisale-i Nur'un Şahs-ı Manevisinden Gelen Kazançlar