Kur'an'ı akılla tevil etmenin ölçüsü nedir? Bu konuda Risale-i Nur'un hangi yerlerinden yararlanabiliriz?
1.Sual : Kur'anı akılla tevil etmeye çalışanlara nasıl cevap verebiliriz ve bu konuda Risale'i Nurun hangi yerlerinden yararlanabiliriz.
Elcevap:
Konunun anlaşılması için burada tevilden önce tefsir üzerinde de durmak mecburiyetindeyiz. Şöyleki:
Alimler arasında tefsir; Kur’an’ı Kerim’in manalarını keşif ve onda olan müşkil ve garib lafızlardan kastedilen şeyi beyan manasında kullanılmıştır.
Bu ifadelerden yola çıkarak kısaca tefsir; “Kur’an’ın gizli nüktelerini, gizli manalarını keşf, beyan ve izhardır” diyebiliriz.
Te’vile gelince; tefsir ilmine göre tevil; birkaç anlama gelen bir ayeti muhtemel manalardan biriyle izahtır. Veya ayeti zahiri manasından çıkarıp, muhtemel bulunduğu başka bir manaya hemletmektir. (M. Ebu Zehra. Usulü fıkıh. S. 118.)
Kuran ayetlerini tefsir veya tevil etmenin belli başlı kural ve kaideleri vardır. Kuranı keyfi bir şekilde yorumlayıp, istediği gibi tevil etmek sapıklıktır.
Ali İmran suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur:
“Sana Kur’anı indiren O’dur; onun bir kısmı muhkem ayetlerdir ki, onlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun tevîlini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar ise “Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” derler. Akıl sahiplerinden başkası nasihat almaz.”
Muhkem ve sarih (manası kolayca anlaşılan) ayetleri olduğu gibi kabul etmek şarttır. Meşhur Allame Taftazani’nin Şerhül Akaidinde “(Ayet ve hadisler nevinden olan) nasslar zahiri manalarına hamledilirler.” Ve “Muhkem ve sarih ayetlerin zahirlerini reddetmek küfürdür” denilmiştir.
Fakat bu ifadelerimiz muhkem ve manaları açıkça anlaşılan ayetler içindir. Müteşabih yani manası kolayca anlaşılamayan veya zahiri manasının kabul edilmesinde aklen veya naklen bazı müşkillerin olduğu ayetlere gelince, onlar bazı şartlar ve kurallarla tevil edilebilir.
Tevilin üç şartı vardır:
1- Lafzın, tevil sonucu varılan manaya işaret etme ihtimali bulunmalı ve bu manadan tamamen uzak olmamalıdır.
2-Tevil için bir sebeb bulunmalıdır. Mesela; ayetin zahirinin, dince kesin olarak bilinen bir kaide ile ya da manası daha açık bir ayete ters düşmesi gibi.
Bu takdirde o ayetin zahiri reddedileceğine tevil edilir.
Meselâ, 32. Söz’de izah edildiği gibi, “yaratıcıların en güzeli” manasına gelen ayetin lafzı Kur’an’ın en temel bir kaidesi olan “Allah’dan başka yaratıcı yoktur” düsturuna ters gibi görünmektedir. Öyleyse bu ayet doğru bir şekilde anlaşılması için tevil edilmelidir. Hz.Üstad orada bu ayeti çok güzel manalarla tevil etmiştir. Bir tevili şöyledir:
“Kur'an baştan başa tevhidi (Allah’ın birliğini) isbat ettiği ve gösterdiği için, bir delil-i kat'îdir ki; Kur'an-ı Hakîm'in o nevi kelimeleri sizin fehmettiğiniz (anladığınız) gibi değildir. Belki “yaratıcıların en güzeli” demesi, "Hâlıkıyet (yaratıcılık) mertebelerinin en ahsenindedir (güzelindedir)" demektir ki, başka Hâlık (yaratıcı) bulunduğuna hiç delaleti (delil olması) yok. Belki Hâlıkıyetin (yaratıcılık sıfatının) sair sıfatlar gibi çok meratibi (mertebeleri) var. “Yaratıcıların en güzeli” demek, Meratib-i Hâlıkıyetin (yaratıcılık mertebelerinin) en güzel, en münteha (son) mertebesinde bir Hâlık-ı Zülcelal'dir (yüce yaratıcı) demektir.”
Risale-i Nur’da 24. Söz’ün 3. Dalı, 5. Şua ve 25. Söz’de ve pek çok risalelerinde tevilin güzel örnekleri ve bu konuda izahlar vardır.
Muhakemat’ta geçen şu ifadeyi bir numune olarak sunuyoruz: “Akıl ve nakil (ayet ya da hadis) taâruz ettikleri (ters düştükleri) vakitte, akıl asıl itibar, ve nakil (ayet, hadis) tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa (işin ehli olsa) gerektir.”