Sorular

3.995

"Meylü't-Tevessü' ve Meylü't-Tevsî'" Kavramlarının İzahı

"Nasıl ki bir cisimde, neşv ü nemâ için tevessü' meyli bulunur. O meylü't-tevessü' ise, çünki dâhildendir, vücûd ve cisim için bir tekemmüldür. Fakat eğer hâriçte tevsî' için bir meyil ise, o vücûdun cildini yırtmaktır. Tahrîb etmektir. Tevsî' değildir.""Yoksa zarûriyâtı terk eden ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercîh eden ve felsefe-i maddiye ile âlûde olanlardan olan o meylü't-tevsî' ve irâde-i ictihâd, vücûd-u İslâmiyeyi tahrîb ve boynundaki şer'î zincirini çıkarmaya vesîledir."Risale-i Nur'da geçen bu cümleyi izah eder misiniz?

5.022

Kütlenin Korunumu Kanununun Tevhidle Alakası

Kütlenin korunumu kanununda geçen ''hiçbir şey yoktan var olamaz, var olan şey de yok olamaz'' ibaresini bazı felsefciler ve bilim adamları Allah inancının aleyhinde bir argüman olarak kullanıyorlar. Bu meseleyi Bediüzzaman Hazretleri de soru-cevap şeklinde Tabiat Risalesinde ele alıyor ve böyle bir düşüncenin olamayacağını aklen ispat ediyor. Lakin bu düşünce bilimsel bir yasa olarak görülüyor. Nasıl izah edersiniz?

711

Tevbe Suresi Okununca Tevbe Etmiş Olunur mu?

Tevbe sûresinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:Bilmediler mi ki, kullarından tevbe'yi kabûl eden ve sadakaları alan şübhesiz ancak Allahdır; Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (kullarına çok merhamet eden)de ancak Allah'dır.1Sûrede yer alan başlıca konular şunlardır:Antlaşmalarını bozan müşriklere fesih bildirimi yapılıp Mescid-i Harâm çevresinin putperestlerden arındırılması,Allah ve Resulüne bağlılığın ve iman kardeşliğinin diğer bütün dünyevi bağların üstünde tutulması gerektiği,Allah'ın nimetlerini ve yardımlarını hiçbir zaman göz ardı etmeksizin iman mücadelesindeki azim ve kararlılığın korunması,Özellikle Tebük Seferi'ne hazırlık, Tebük'e gidiş ve dönüş sırasında münafıkların sergiledikleri davranışlar, Müslümanların böyle sıkıntılı durumlarda hataya düşme ihtimallerinin artması,Ehi-i kitapla ilişkiler, cizye ve zekât hükümleri,Bedevi Arapların dini bildirimler karşısındaki tavırlarıYaptığı kötülüklerden samimi pişmanlık duyanların tövbelerinin kabulü hususunda yüce Allah'ın ne kadar lutufkâr olduğu,Resülullah'a canla başla destek olan ilk Müslümanların ve onların yolunu izleyenlerin Allah katında çok üstün bir mertebeye sahip oldukları,Hz. Muhammed'in (sav) müminlere karşı engin şefkati, bu gerçekleri görmezden gelenlere karşı arşın sahibi yüce Allah'a sığınmak, O'na güvenip dayanmak gerektiği.Bu sebeple her ne kadar sûrenin ismi Tevbe olarak geçse de konusu itibarıyla çeşitli konulara değinen bu sure Rabbimiz surenin 104. âyetinde Tevvâb (tövbeleri çok kabûl eden) olduğunu biz kullarına bildirmekte ve kötülüklerden samimi pişmanlık duyanların tövbelerinin kabul edeceği müjdesini bizlere haber vermektedir. Dolayısıyla burada tövbeye teşvik söz konusudur. Elbette amelleri kabul edecek yüce Rabbimizdir. Belki halis ve samimi niyetle okunan âyetleri tövbe niyetiyle kabul eder. Lâkin bizler âyet ve hadislerin bildirdiği üzere ortaya çıkan tövbe şartlarını dikkate alarak bu hususta Rabbimizin razı olacağı bir tövbe ile O'na duada bulunabiliriz. Şöyle ki Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'de tövbe hakkında bizlere nasuh tövbesini şöyle emretmektedir.Ey iman edenler! (Samimi bir tevbe olan) Tevbe-i Nasuh ile Allah'a tevbe edin! Olur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve Allah, peygamberi ve onunla beraber iman edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar! Onların nuru önlerinde ve sağlarında koşar (da): “Rabbimiz! Nurumuzu bize tamamla ve bize mağfiret eyle! Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin!2Sonuç olarak, Tevbe sûresini okumak başlı başına çok faziletli bir amel olup, kulun kalbini muhasebeye sevk eden, günahın ciddiyetini ve ilâhî rahmetin genişliğini hatırlatan güçlü bir vesiledir. Ancak yalnızca Tevbe sûresini okumak, tövbenin şartları gerçekleşmedikçe kişiyi otomatik olarak “tövbe etmiş” saydırmaz. Zira Kur'ân ve sünnette bildirildiği üzere sahih ve makbul bir tövbe; işlenen günahtan samimi bir pişmanlık duymayı, o günahı terk etmeyi ve bir daha dönmemeye kesin azim göstermeyi gerektirir. Kul, Tevbe sûresini bu bilinçle, nasuh bir tövbeye niyet ederek okuyabilir. Kalbinde pişmanlık, dilinde istiğfar ve hâlinde günahı terk iradesi bulunursa, bu okuma tövbeye dönüşür ve Allah'ın Tevvâb ve Rahîm isminin tecellisine mazhar olur. Esas olan, okunan âyetlerin hayata yansıması ve kulun yönelişinin samimiyetidir.Ayrıca BakınızTevbe SuresiNasuh TevbesiKaynakçalarTevbe, 9 / 104Tahrîm, 66 / 8

6

Kur'an Yazısı Şeâir midir?

İslâm'da şeâir, dini açıkça temsil eden, görüldüğünde İslâm'ı hatırlatan alâmetlere denir. Ezan, cami, namaz, oruç, sarık ve tesettür gibi ibadetler şeâir olduğu gibi, Kur'ân-ı Kerîm'in yazısı olan hatt-ı Kur'ân da İslâm'ın önemli sembollerindendir. Risale-i Nur'da bu konuya dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, Kur'ân yazısının muhalifindeki yazıların bidat olduğunu, hatt-ı Kur'an'ın muhafaza edilmesinin doğrudan doğruya Kur'ân'a hizmet eden bir vasıta olduğunu şöyle vurgular:Risale-i Nur, zındıkaya karşı hakaik-i imaniyeyi muhafazaya çalışması gibi, bid'ate karşı da huruf ve hatt-ı Kur'ânı muhafaza etmek bir vazifesi iken…1Risale-i Nur'un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan..2Bu cümleler, Arap harflerinin yalnızca bir milletin değil, bütün İslâm âleminin ortak yazısı olduğunu ortaya koyar. Asırlar boyunca Kur'ân bu harflerle yazılmış, ilimler bu yazıyla kaydedilmiş, milyonlarca Müslüman dinini bu hat sayesinde öğrenmiştir. Bu yönüyle Kur'an harfleri, İslâmı temsil eden bir şeâirdir.KaynakçalarBediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.94Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019, c.1 s. 115