162
test-26
Deneme sorusu2

162
Deneme sorusu2
6.360
Risale-i Nur'da şeriat nasıl tanımlanmıştır?
13.281
Hz. Muhammed'in (asm) peygamber olduğunun delillerini önemli başlıklarla nasıl sıralayabiliriz?
2.859
Caiz değildir. Zira promosyon; bankaların, kişinin maaşının yatırılıp-çekilme işlemlerinden ve yatırılmasından çekilmesine kadar geçen zaman diliminde o parayı çalıştırıp kazandığı kârdan kişiye verdiği paydır.Katılım bankalarındaki çalışma sisteminde verilen promosyon parası faiz parası değildir. Fakat promosyonun caiz (helal) görülmemesinin tek nedeni sadece faiz parası olması değildir. Katılım bankalarının verdiği promosyon, İslami fıkıh kaidelerine göre "karşılığından menfaat beklenen borç" hükmündedir.Katılım bankalarının verdiği promosyon parası da karşısından menfaat beklenen bir borç hükmündedir. Yani dönem içerisinde para bankada borç olarak kalsın, banka onu işletsin, kazandığı paranın getirisinden ana paranın sahibine kâr versin. Bu ise menfaat beklenen bir karz olduğu için caiz değildir. Nitekim katılım bankaları bu parayı bütün müşterilerine vermemektir. Neden sadece kendisi ile bu anlaşmayı yapmış olduğu maaşlı kimselere vermektedir? Çünkü oradan menfaat elde etmektedir. Bunun için caiz değildir.Ayrıca bazı katılım bankaları promosyon parası vermek için -bankadan bankaya değişen- bazı şartlar koşmaktadırlar. Şu kadar yıl bu bankada kalma zorunluluğu ve otomatik ödeme talimatları vermek gibi. Bu da caiz değildir.Katılım bankalarının verdiği promosyon parasını almak caiz olmamakla birlikte, faizli muamele yapan geleneksel bankalarla aynı kefede de değildir; aralarında bir fark bulunmaktadır. Maaşın yatırılacağı banka tercih edilirken katılım bankası gibi bir seçenek/imkân varsa kesinlikle tercih edilmelidir. Yoksa maaş paraları diğer faizli bankalarda doğrudan faizli işlerde kullanılacaktır. Netice itibariyle, elde edilen promosyon parası katılım bankalarından da olsa diğer faizli bankalardan da olsa kullanılması caiz değildir.Promosyon parasının kullanım alanları için lütfen bakınız;Promosyon Parası Helal midir? Nerelerde Kullanılabilir?
4.382
"Bazı esbâb, cüz'iyâtın bazı ubûdiyetlerine merci' olsa, o Ma'bûd-u Mutlak olan Zât-ı Vâcibü'l-Vücûd'a müteveccih zerrâttan seyyârâta kadar mahlûkātın ubûdiyetlerine ne noksân gelir?"Tabiat Risalesi'nde geçen bu soruyu nasıl anlamalıyız?
4.209
Tabiat Risalesi'nin başında “Bu kadar zâhir ve âşikâre bir hurâfeyi nasıl bu âkil feylesoflar kabul etmişler ve o yoldan gidiyorlar? sorusu var. Bu kısmı nasıl anlamak gerekir?
4.311
Tabiat Risalesi'nde, "Onlar mesleklerinin iç yüzünü görmemişler" derken neyi kastediyor?
5.432
Tabiat Risalesi'nde geçen bu ifadeyi izah edebilir misiniz?
4.772
Tabiat Risalesi'nde tabiat için kullanılan "kör ve sağır" ifadelerini nasıl anlamalıyız?
5.519
İlgili kısım Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:Birincisi: اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ yani, “Esbâb bu şeyi îcâd ediyor.” İkincisi: تَشَكَّلَ بِنَفْسِه۪ yani, “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.” Üçüncüsü: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, “Tabîîdir, tabiat iktizâ edip îcâd ediyor.”1 Birincisi: اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ yani, "Esbâb bu şeyi îcâd ediyor. (Sebepler icat ediyor)"Bu görüşe göre, varlıkların meydana gelmesinde ateş, su, güneş, toprak, enzimler, yağmur ve hücre gibi varlıklar gerçek yaratıcı kabul edilir. Yani sonuç, kendi başına sebeplerden doğar. Cenâb-ı Hak devre dışı bırakılır. Mesela meyvenin oluşmasında ağacın veya toprağın yarattığı iddia edilir. Oysa sebepler sadece birer perdedir, kendi başlarına ne irade, ne ilim, ne de kudretleri vardır.İkincisi: تَشَكَّلَ بِنَفْسِه۪ yani, "“Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor. (Kendi kendine oluyor)"Bu bakış, sebepleri de inkâr etmektedir. Yani hiçbir yaratıcı yoktur, varlıklar tesadüfen kendiliklerinden oluşur der. Mesela bir insanın göz, kulak, kalp gibi son derece düzenli sistemlerle kendi kendine meydana geldiğini iddia eder. Bu ise, bir kitabın yazarsız, bir binanın ustasız, bir fabrikanın mühendissiz kendiliğinden kurulabileceğini söylemek gibi aklen imkânsız bir iddiadır.Üçüncüsü: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, "Tabîîdir, tabiat iktizâ edip îcâd ediyor. (Doğa kanunları icat ediyor)"Bu görüşe göre kâinatı yöneten gizli ve şuursuz bir “tabiat kuvveti” vardır ve her şeyi o yaratır. Yani doğa kanunlarına yaratıcı özelliği yükler. Mesela çekim kanunu kendi kendine eşyayı yönetiyor, hayat veren tabiatın kendisi gibi düşünülür. Halbuki kanunlar sadece işleyişi tarif ederler, bir kanunun yaratma gücü yoktur, ancak nasıl çalıştığını açıklayabilir.Bu üç görüş arasındaki farklar:Her üçü de yaratıcıyı kabul etmeyen batıl yollardır, ancak dayandıkları iddia farklıdır:Birincisi, yaratmayı sebeplere verir.İkincisi, sebepleri de yok sayar, her şeyin tesadüfen rastgele kendiliğinden oluştuğunu iddia eder.Üçüncüsü, tabiat kanunlarına yaratıcı güç atfeder.Hepsinin ortak yönü: İlmi, iradeyi ve sonsuz kudreti gerektiren mükemmel düzeni, şuursuz ve âciz şeylere dayandırmak zorunda kalmalarıdır. Bu nedenle aklen ve mantıken tutarsızdırlar.Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 186.
3.052
Tabiat Risalesinde geçen Birinci Yolun Üçüncü Muhâlini "Üçüncü Muhâl: اَلْوَاحِدُ لَا يَصْدُرُ اِلَّا عَنِ الْوَاحِدِ kāide-i mukarreresiyle, bir mevcûdun vahdeti varsa, elbette bir vâhidden, bir elden sudûr edebilir..." devamıyla izah edebilir misiniz?
8
Lema'nın 2. Sebebi'nin 2. Parağrafında geçen "Ehl-i hidâyet ve diyânet; ve ehl-i ilim ve tarîkat, hak ve hakîkate istinâd ettikleri için ve her biri bizzât tarîki hakta yalnız..." izah edermisiniz?
4.004
Üstad Bediüzzaman 11. Lema'da; "Bu fakir Said eski Said den çıkmağa çalıştığı bir zamanda, rehbersizlik den ve nefsi emmarenin gururunan gayet müdhiş ve manevi bir fırtına içerisinde akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar." diyor. Burada rehbersizlikten ifadesi akıl ve kalbim hakaik içerisinde yuvarlandılar ile neyi kasd ediyor? İzah eder misiniz?
7.722
Tabiat Risalesini okurken aklımıza bazı sorular takıldı. Bunlar:1- "Ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde" derken buradaki kuvvetli efkâr lafzından ne anlamamız gerekiyor?2- Bediüzzaman Hazretleri Tabiat Risalesi'ni neden ilk olarak Arapça telif edip neşrediyor?3- Bediüzzaman Hazretleri Tabiat Risalesinin yazılma sebebini anlatırken "Gayet mütecâvizâne ve gayet çirkin bir tarz ile" ifadesini kullanıyor. Bunlardan kasıt nedir?
4.013
Tabiat Risalesinde geçen bu cümleden tam olarak ne anlamalıyız? Buradaki vahdet kelimesi birlik ve teklik manasında mı yoksa bütünlük manasında mı kullanılmıştır?
10
Teheccüd namazı kılmak sünnettir. Fazileti çoktur. Peygamber Efendimiz (sav) bu namaza düzenli devam etmiştir. Dolayısıyla çok ehemmiyetli bir sünnettir. Ancak vacip veya farz gibi kimsenin üzerine zorunlu değildir.Detaylı malumat için lütfen bakınız;Teheccüd Namazı Hakkında
8
Birisinin yaptığı bir hatadan dolayı uyarıda bulunduktan sonra o uyardığımız şeyi geri kendimizin yapması ne kadar uygundur?
4
Kadınlarda kulak kıkırdağının delinmesi caiz midir, hükümleri nelerdir? Ayrıca kulak memesine birden fazla delik açılabilir mi?
15
Bediüzzaman Hazretlerinin bizzat kendi el yazısı ile yazmış olduğu Osmanlıca vasiyetnamenin orijinal hali şudur:بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُوَاِنْ مِنْ شَیْءٍ اِلَّا یُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖاَلسَّلَامُ عَلَیْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُٓ اَبَدًاVasiyetnamemdir.Azîz, Sıddîk Kardeşlerim ve Vârislerim,Ecel gizli olmasından, vasiyetnâme yazmak sünnettir. Benim metrûkâtım ve Risâle-i Nûr'dan olan benim husûsî kitablarım ve güzel cildlenmiş mecmûalarım vesâire şeylerim bütününü, gül ve nûr fabrikalarının heyetine, başta Husrev ve Tahirî olarak o heyetten on iki kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki, emr-i hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrûkatım, benim bedelime o sâdık ve mübârek ellerde hizmet-i nûriye ve îmâniyede çalışsın ve isti'mâl edilsin.Kardeşlerim! Siz bu vasiyetten telâş etmeyiniz. Ben teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zayıf olmakla beraber, gizli münafıkların desîselerle müteaddid sûikastları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inâyet-i Rabbâniye ve hıfz-ı İlâhî devam ediyor.اَلْبَاقٖی هُوَ الْبَاقٖیKardeşiniz Said Nursi1 Vasiyetnâmede geçen Gül ve Nur Fabrikaları heyetinden on iki kişi ise Ispartalı olup Hüsrev Efendi ve Hâfız Ali Efendi etrafında toplanmış saff-ı evvel büyük kahramanlardan oluşuyordu. Hâfız Ali Efendi Denizli Hapsi'nde vefat ettiğinden bu vasiyetin yazıldığı zaman hayatta değildi. Bu heyetten on iki talebenin isimleri ise, Hüsrev, Rüşdü, Re'fet, Nuri Benli, Hoca Sabri, Tâhirî, Hâfız Mustafa, Büyük Mustafa, Büyük Ruhlu Küçük Ali, Kâtib Osman, Marangoz Ahmed, Mustafa Gül gibi Gül ve Nur Fabrikası mensubları olan Isparta'nın saff-ı evvel Nur Talebeleri'ydi. Hazret-i Üstad zahirde bu vasiyetnâme ile yalnız kitablarını miras bırakıyor gibi görünse de, “sair şeylerimin bütününü” ifadesiyle, aslında, memleket çapındaki bütün Nur Talebeleri'ne, “eğer bu hastalıktan vefat edecek olursam Hüsrev'in başını çektiği Gül ve Nur Fabrikası heyetlerinin, yâni Isparta Kahramanları'nın etrafında toplanın” mesajını vermiş oluyordu. Yani Hazret-i Üstad'ın muradı yalnızca birkaç kitabını miras bırakmak değil, arkasında kalacak talebelerini dağınıklıktan muhafaza edecek bir merkezi, onlara bu şekilde göstermiş oluyordu.2 Vasiyetname ve VarislerEmirdağ Lahikası, c.1, s.99Hayrat Vakfı İlmi Araştırma Heyeti, Bediüzzaman Said Nursi ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, Hayrat Neşriyat, 2013,c.2, s.856
12
"... Eflâtun ve Aristo, İbn Sînâ ve Fârâbî gibi adamlar, 'İnsâniyetin gāyetü'l-gāyâtı teşebbühe bi'l-Vâcibdir, yani Vâcibü'l-Vücûd'a benzemektir.'30. Söz Ene Risalesi'nde geçen bu kısmı izâh eder misiniz?
12
Cenâb-ı Hak, kâinatta yarattığı her varlığı belirli bir hikmet, düzen ve gayeye bağlı olarak yaratmıştır. Allah-u tealanın hikmeti gereği olarak melekler de boş ve gayesiz varlıklar değildir. Kur'ân-ı Kerîm ve sahih hadisler, meleklerin mahiyetini, görevlerini ve yaratılış amaçlarını çeşitli boyutlarıyla ortaya koyar. Bu çerçevede meleklerin yaratılış gayesi, birkaç temel başlık altında değerlendirilebilir.1. Allah'a kamil bir ibadet ve tesbih için yaratılmışlardır.Cenab-ı Hak, Kur'ân-ı Kerim'inde, meleklerin yaratılışındaki en temel gayenin sürekli ibadet, hamd ve tesbih olduğunu açıkça şöyle bildirir:Onlar gece gündüz durmadan tesbih ederler.1 Allah'ın emrine karşı gelmezler; ne ile emrolunmuşlarsa onu yaparlar.2 Bu ayetler, meleklerin fıtratlarının itaat ve ibadet üzerine kurulduğunu gösterir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), meleklerin ibadet çeşitliliğini şöyle haber verir:Gökyüzü inledi ve inlemekle haklıdır; zira orada dört parmaklık bir yer yoktur ki bir melek Allah'a secde veya kıyam hâlinde olmasın.3 Bu hakikat, meleklerin Allah'ın huzurunda hiç durmadan ibadet ettiklerini ve ibadetlerinin yaratılışlarının ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir. Bu hususu Bediüzzaman Hazretleri de şu şekilde ifade etmiştir:Evet, şu kâinâtın her bir cihetinde, her bir dâiresinde rûhâniyât ve melâikelerden birer tâife, birer vazîfe-i ubûdiyetle muvazzaf olarak bulunurlar.4 2. Kâinatta ilâhî düzeni uygulamak ve ilâhî emirleri yerine getirmek için yaratılmışlardır.Kur'ân'da meleklerin yaratılış gayelerinden biri de kâinata ait işleri yürütmek olduğu şöyle bildirilir:(Melekler) Rabbinin emriyle işleri evirip çevirirler.5 Bu ayet, meleklerin kâinatın işleyişinde aktif görev aldığını, düzenin korunması için kesintisiz görev yaptığını ifade eder. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmişlerdir:Diğer bir kısmının ubûdiyetleri ameldedir. Melâike-i arziyenin amele kısmı, bir nevi' insan gibidir. Ta'bîr câiz ise, bir nevi' çobanlık ederler. Bir nevi' de çiftçilik ederler. Yani rûy-u zemîn, umûmî bir mezraadır. İçindeki bütün hayvanâtın tâifelerine Hâlik-ı Zülcelâl'in emriyle, izniyle, hesabıyla, havl ve kuvvetiyle bir melek-i müekkel nezâret eder. Ondan daha küçük her bir nevi' hayvanâta mahsûs bir nevi' çobanlık edecek bir melâike-i müekkel var. Hem de rûy-u zemîn bir tarladır umum nebâtât onun içinde ekilir. Umumuna Cenâb-ı Hakk'ın nâmıyla, kuvvetiyle nezâret edecek müekkel bir melek vardır. Ondan daha aşağı bir melek, bir tâife-i mahsûsaya nezâret etmekle, Cenâb-ı Hakk'a ibâdet ve tesbîh eden melekler var.6 3. Allah'ın Kudret, Hikmet ve Sanatının Şahitleri ve Dellallarıdırlar.Kur'ân'da meleklerin yaratılış gayelerinden biri de Allah'ın mahlûkat üzerindeki kudretini ve hikmetini temaşa eden şuurlu varlıklar olmalarıdır. İlgili ayet şöyledir:Arş'ı yüklenen ve onun etrafında bulunan melekler Rablerini hamd ile tesbih ederler.7 Melekler, İlâhî sanatın ve kâinat kitabının seyircileridir. Onlar, gördükleri her sanat tecellisine karşı bir tesbih, bir hamd, bir şükürle karşılık verirler. Bu yönlerini Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmiştir:... O mahlûklar dahi ins ve cin gibi şu saray-ı âlemin seyircileri ve şu kâinât kitabının mütâlaacıları ve şu saltanat-ı rubûbiyetin dellâllarıdırlar. Küllî ve umûmî ubûdiyetleri ile, kâinâtın büyük ve küllî mevcûdâtın tesbîhâtlarını temsîl ediyorlar.8 4. Peygamberlere ve Müminlere Yardımcı Olmak İçin Yaratılmışlardır.Kur'ân, meleklerin müminlere yardım ettiğini açıkça şöyle ifade eder:Rabbin meleklere: 'Ben sizinleyim, iman edenleri destekleyin' demişti.9 Allah onlara (Bedir'de) bin melekle yardım etti.10 5. İlâhî Hükümlerin ve Vahyin Taşınmasında Görevlidirler.Meleklerin en büyük görevlerinden biri de vahyi peygamberlere ulaştırmaktır. Kur'ân'da Hz. Cebrâil için şöyle buyrulur:(Kur'ân'ı) emin ruh (Cebrâil) indirdi.11 Dolayısıyla meleklerin yaratılışındaki en şerefli vazifelerden biri, insanlığın hidayeti için İlâhî bilgiyi peygamberlere ulaştırmaktır.6. İnsanların Amel ve Hallerini Yazmak ve Kıyamete HazırlamakKur'ân, insanların bütün amellerinin melekler tarafından kaydedildiğini şöyle bildirir:Üzerinizde gözetleyiciler vardır; değerli yazıcılar, yaptıklarınızı bilirler.12 Ayrıca kıyametle ilgili hadislerde de meleklerin sûra üfleme, kabir suali, mahşerde düzeni sağlama gibi pek çok vazife üstlendikleri ifade edilmektedir.Meleklerin varlığına delillerMeleklerin ÖzellikleriMeleklerin şekliMeleklerin Duyu Organları var mı ?Enbiyâ 21/20Tahrîm 66/6Tirmizî, Tefsîrü'l-Kur'ân, 39Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s143Nâziât 79/5Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s143Mü'min 40/7Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s181Enfâl 8/12Âl-i İmrân 3/124Şuarâ 26/193İnfitar 82/10-12