İnsan-ı Kâmil olmak ve Allah’a yakın bir kul olmak ve belki Allah dostu olmak adına birçok Müslüman gayret ediyor...
Ama vakitsiz çiçekte açmaz deniliyor.
1- Çiçeğin açması için ne gereklidir?
2- Çiçeğin (uygun zamanda ve şartlarda) açmasının öne çekilebilmesi için ne gerekli olduğu hakkında
Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Müslümanlara ve Nur talebelerine ne söylemiştir?
"Vakitsiz çiçek açmaz" sözünün orijinali şöyledir…
"Vaktinden evvel çiçek açmaz." Bu söz Şeyh Edebali Hazretlerinin Osman Gaziye nasihati esnasında söylenmiştir.
Bundan maksat: her şey bir düzen, intizam ve takdir-i İlahi ile meydana gelir. İşlerini görürken sabırlı olmalısın demek manasındadır.
Gelelim asıl sualinize. Çiçeğin açması için ne gereklidir?
Bediüzzaman Hazretleri bu konuyu şu şekilde izah etmiştir:
“Biz, ferec ve ferah ve sürûr ve fütûhât istiyoruz. Fakat kâfirlerin kılıcıyla değil….
Yani biz Müslümanlar; rahatlık, ferahlık, sevinç ve fetihler istiyoruz. Bunu isteyelim ancak, kafirlerin yaptığı gibi istemeyelim. Şurasını iyi bilelim ki:
….Kâdir-i Külli Şey, bir dakikada bulutlarla dolmuş cevv-i havayı süpürüp temizleyerek, semânın berrâk yüzünde ziyâdâr güneşi gösterdiği gibi, bu zulümâtlı ve rahmetsiz bulutları da izâle edip hakâik-i şerîatı güneş gibi gösterir, ucuz ve dağdağasız verebilir.
O’nun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine îmân versin, yeter. O vakit, kendi kendine iş düzelir.”[1]
Yani, Sınırsız güç ve kudret sahibi olan ve her şeye gücü yeten Allah, bulutlarla dolu olan gök yüzünü bir anda ortadan kaldırıp, güneşi hava da gösterdiği gibi, manen karanlıkta olan şu insanlık alemini de; şeriatın parlak güneşi ile aydınlatabilir. O’nun buna gücü yeter. O isterse bir anda her kese hidayet edip yer yüzünü ihya edebilir. Ancak hidayeti vermek bize ait değildir.[2] bu mesele bir imtihan meselesidir.
Hem kafir hem Müslüman bütün insanlar imtihandadırlar. Cenâb-ı Hak kullarına tercih etme hakkı vermiştir. Her kes kendi tercihini dilediği gibi yapmakta serbesttir. Birisi hidayeti istemekte diğeri dalaleti istemekte. Şurası mühimdir: Allah’ın sapkınlıklara rızası yoktur ve bunu bütün kullarına Kitapları, Peygamberleri, Evliyaları ile açık bir şekilde bildirmiş; vicdan ve akıllarına da çirkin olduğunu ilham suretiyle bildirerek razı olmadığını haber etmiştir. Buradan sonra artık insan kendi tercihini yapar.
Dünya da sadece kafirler yok. Biz Müslümanlar da yaşıyor ve görüyoruz. Onlar yaşadıkları ve yaptıkları şeylerden memnunlar. O halde biz evvela kendimizi yetiştirerek, sonra da uygun bir vaziyette yine usulüne uygun bir biçimde tebliğ vazifemizi yapmaya gayret edip, Allah’ın rızasını kazanmaya çalışacağız. Gerisini Allah'a bırakıp dua edeceğiz.
Peygamber (a.s.m.) Efendimiz, Hz. Ali (r.anh)’a hitaben şöyle buyurmuştur:
“Allah’a yemin olsun ki senin aracılığınla Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi, senin için, kızıl develere sahip olmandan daha iyidir.”[3] Bu müjdeye ulaşmak için, müspet hareket ederek insanlara İslamiyet’in güzelliklerini anlatmayı vazife bilmeliyiz.
İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman olan insanların büyük bir çoğunluğu hem cahil hem zalim hem de inatçıydılar. Fakat kısa sürede, gösterdikleri samimi teslimiyetleri neticesinde, Allah’ın ihsanıyla yer yüzünün en nadide şahsiyetleri oldular. Demek ki rehber olabilecek Kılavuzlara da sahibiz. O zaman, iş sadece bizden istenilen ve beklenen kulluk vazifesini harfiyen yapmaktan geçiyor.
[1] Hayrat Neşriyat Osmanlıca Baskı Risale-i Nur Külliyatı, Lemalar, s.104
[2] Şübhesiz ki sen, sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir. Çünkü O, hidayete erecek olanları en iyi bilendir. Kasas, 56. Ayet