Haşrin yedinci hakikatindeki, "Alem-i gaybda, âlem-i âhirette, âlem-i ervahta, rububiyet-i âmmede mühim semere veren beşerin amelleri, hıfz içinde gözetilmek suretiyle,.."cümlesini izah eder misiniz? Her bir alemde beşerin amelleri nasıl semere verebilir?
Alem-i Gayb, görmediğimiz alemlerin hepsinin ortak adıdır. Bizim işlediğimiz amellerin görmediğimiz alemlerde verdiği pek çok neticeler vardır. Gayb aleminde verdiği neticelerden biri olarak işlenen bütün amellerin alem-i misalde kaydedilen görüntülerini sayabiliriz.
Onlardan biri de Âhiret Âlemidir. İnsanların burada işlediği amellerin Cennet meyvelerine dönüştüğü ve orada bu amellerinin birebir karşılığını insanların ebedi olarak yiyeceği hadislerde bildirilmiştir. 31. Söz Mirac Risalesi'nde bu mevzu şöyle anlatılır:
"Hasenat (iyilikler) Cennet'in meyveleri suretine, seyyiat (kötülükler) ise Cehennem'in zakkumları (meyveleri) şekline girdikleri, pek çok emarat ve pekçok rivayatın şehadeti ile ve hikmet-i kâinatın ve ism-i Hakîm'in iktizasıyla beraber, Kur'an-ı Hakîm'in işaratı gösteriyor. ...
Yerdeki tesbihat ve tahmidat (Sübhanallah ve elhamdülillah zikirleri), o Cennet'in meyveleri suretinde (Muhbir-i Sadık'ın sav. ihbarı ile) temessül ettiği (şekil aldığı) sabittir. İşte ...Yerde olan netaic ve semeratın mahzenleri oralardadır ve mahsulâtı o tarafa gider.
Deme ki: Havaî bir "Elhamdülillah" kelimem, nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?
Çünki sen gündüz uyanık iken güzel bir söz söylersin; bazan rü'yada güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı bir şey suretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et suretinde sana yedirirler.
Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin; meyveler suretinde uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib'ad etmemelisin." (31. Söz)
Cennet meyvelerinin dünyada işlenen salih amellerin neticesi olduğuna Bakara 25. ayetin işareti, İşaratü'l-İ'caz'da şöyle anlatılır:
"(Cennet ehli,) ne zaman rızık olarak oradan, herhangi bir meyveden rızıklandırılsalar: 'Bu, daha önce (Dünya'da) rızıklandırıldığımız şeydir' derler." (Bakara, 25)
"(Bu ayetteki) Rızıktan maksad (bir manası da), amel-i sâlihtir. Yani "Bu dâr-ı dünyada rızık olarak bize nasib kılınan amel-i sâlih, yani şimdi yediğimiz rızıklar dünyada yaptığımız amel-i sâlihin neticesidir." Yani amel ile ceza arasında o kadar ittisal (bağlılık) vardır ki; sanki dünyadaki amel, âhirette tecessüm edip (cisim giyip) sevab kesilmiştir. Onların sevinçleri, bu noktadan hasıl olmuştur." (İşaratü'l-İ'caz)
Rububiyet-i ammede netice meyve vermesi ise, Allah'ın bütün kainatta yaptığı icraate rububiyet-i amme denir. Şu kainat, başta insanlar ve onların amelleri, Allah'ı tanıyıp ona şükür ve ibadet etmeleri için yaratılmıştır. İşlediği ameller, rububiyetin bu maksadlarının elde edilmesi manasına gelir manasındadır.
Alem-i Ervahta ise, ruhlar alemine göçmüş bulunan insanların bizim amellerimizden iman ve sebeb olmak sırrıyla hissedar olmaları yanında, bağışladığımız sevaplar da onlara ulaşarak nimetlendirir.
Hz. Üstad 29. Söz Bekayı Ruh bahsinde bunu şöyle anlatır:
"Şimdi âlem-i melekût ve ervahta; ölmüş, vefat etmiş insanların ervahı pekçok kesretle vardır ve bizimle münasebettardırlar. Manevî hedayamız onlara gidiyor, onların nurani feyizleri de bizlere geliyor." (29. Söz)