Üstad Bediüzzaman diyor ki: "Bir cüz’î hakîkat-i îmâniyeyi inkâr eden, kâfir olur; ve kabûl etmeyen, Müslüman olmaz." 1- İnkar ile kafir olmak, kabul etmemek ile müslüman olmamak ne demek? 2- "Tesettür gereksizdir diyen kafir olur, fakat böyle demeyen ama tesettüre riayet etmeyip gereken önemi göstermeyen gayr-i müslim olur" desem doğru olur mu? 3- Kafir olmakla, müslümanlıktan çıkmanın netice itibarıyla (ahiretteki yada dünyadaki netice) ne farkı var?
1- Müslüman iken inkar eden kafir olur dinden çıkar. Kafir iken herşeyi kabul edip birini etmeyen ise İslamiyete giremez demektir.
2- Tesettür gereksizdir diyen kafir olur. İnanıp da giymeyen ise katiyyen gayr-i Müslim olmaz. Günahkar olur.
3- Hiç farkı yok aynı şeydir.
Sualinize sebeb imanla islamın farkını anlatan risale olduğunu düşünerek oraya göre bir izah yapacak olursak:
İman ile İslam genel anlamları itibarıyla aynı kapıya çıkar. Mümin kişi aynı zamanda Müslüman kişidir. İman etmekle Müslüman olmak genel anlamı itibarıyla son hak dine girmek demektir.
Fakat özel anlamları itibarıyla imanla İslam arasında fark vardır. Bir kimse için "iman etti" ya da "Müslüman oldu" derken hep bu iki sıfatın genel anlamını kasd ederiz.
Özel anlamda ise, iman dinimizin doğru olduğunu anlamak ve doğruluğuna inanmak demektir. İslam ise dinimize kalben taraftar olmak demektir. Bir insan doğru olduğuna inandığı halde İslama karşı çıkabilir. Bunu eskiden Ebu Cehil ve benzerleri yaptığı gibi, günümüzde de bu gibiler pek çoktur. İslamın doğru olduğunu bile bile tamamına ya da bazı hükümlerine karşı çıkarlar. Bu gibi insanlar "genel anlamıyla" iman etmiş sayılmazlar. Böyle giderlerse, ahirete imansız ve gayr-ı müslim olarak giderler. Allah cümlemizi korusun...
İman ve İslamın özel anlamları itibarıyla; bir insan yalnız İslamiyetin doğru olduğunu anlamakla, yani özel anlamıyla iman etmekle bu dine girmiş olmaz. Aynı zamanda İslam olması, yani kalben de taraftar olup "ben bu dine mensubum" diye kalben sahiplenmesi şarttır. Kişi ibadetlerini yapmasa bile bu iki sıfata da sahip olabilir. Yani "anlamak" ve "taraftar olmak" sıfatlarına... İşte bu iki sıfat özel anlamları ile "iman" ve "İslam" manasına gelmektedir. İkisinin bir arada bulunması ile bildiğimiz genel anlamı itibarıyla hakiki iman veya İslam sıfatına sahip olunabilir.
Netice olarak ibadet vazifelerini yapmayan günahkar bir müslümana gayr-ı müslim denemez. Çünkü ibadet etmese de kalben İslamiyetin hem doğru olduğuna inanıyor, hem de taraftar oluyor. Yalnız yaşamaya nefsini ikna edemiyor.