15. Şuada 9 ve 10. şehadetleri izah ederken Al-i Muhammed (SAV) alimleri için HAKKAL YAKİN tabirini kullanırken, sahabe efendilerimiz için AYNEL YAKiN Tabiri kullanılmış. Niçin bu tabirler kullanılmış. Hakkalyakin mertebesi aynelyakından daha yüksek mertebe değilmi?
Sahabelerin ve Aktab-ı Ali Beytin İmamları
Mütalaa ettiğiniz yerde Âl-i Muhammed âlimlerini sayarken Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin (r. anhüm) de zikredilmiş. Bunlar aynı zamanda sahabedirler. Sayılan diğer isimler ise on iki imam ve aktab-ı erbaadır. Bunlar sahabelik faziletinde ashaba yetişemeseler de, hususi fazilet olarak ilim ve keşif sahibi olmakta çok sahabelerden ileri geçmiş kimselerdir.
Üstad Bediüzzaman Hz. Sahabeler risalesinde toplam fazilet ve sevabda sahabelerin geçilemeyeceğine dair ehl-i sünnetin icmaı olduğunu söyler. Fakat Şeyh-i Geylânî (ra) gibi sonradan gelen bazı büyüklerin bazı cihetlerde onlardan ileri geçtiklerine de işaret eder.
Sahabeler, Peygamber efendimizi, mucizelerini, hatta ona vahiy geldiğini, hatta bazıları Cebrail (as)’ı dahi gördüler. Bu yüzden imanlarının en alt mertebesi aynelyakindir. Yani görerek iman etmişlerdir. Bununla beraber, seçkin sahabelerin de hakkalyakin derecesinde olduğu elbette şüphesizdir.
Diğer aktab ise, sahabelerin çoğunun görmedikleri bazı şeyleri kalb gözleri ile görmüş ve hakkalyakin derecesinde yaşamış olabilirler. Çünkü bahsi geçen Al-i Beyt imamları ve aktabları ümmet içinde vazifeli çok özel, çok seçkin bir yere sahiptirler. Peygamber (asm)'ın dininin birinci derecede vârisidirler. “Benden sonra size iki şeyi bırakıyorum. Biri Allah’ın kitabı, diğer Âl-i Beyt’imdir” (Sahih-i Müslim, 4/1874) hadis-i şerifiyle seçkin makamlarına işaret edilmiş kimselerdir.
Ayrıca, sahabelerin aynelyakin derecesinde olan imanlarının kuvveti, onların hakkalyakin derecesindeki imanlarının kuvvetinden daha fazla olması muhtemeldir. Çünkü bu tabirler bir yandan kuvvet sırası gösterirken, bir yandan da imanın hangi yolla elde edildiğine de işaret eder.
Yani, sonrakiler hakkalyakine götüren bir yolla imanlarını kuvvetlendirmiş olsalar da, sahabelerin görerek kazandıkları imana yetişemeyebilirler. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.
Ek sualinize gelince;
Üstad Hazretleri, Meyve Risalesi’nin Onuncu Hakikatinin sonunda şu ifadeyi kullanır:
“Hakikat-ı Muhammediye (asm) tabir edilen küllî şahsiyet-i maneviyesi (en geniş manasıyla manevî şahsiyeti) ve makam-ı kudsîsi…”
Bu ifadeden anlaşılan o ki, Hakikat-ı Muhammediye tabiri ile Peygamber Efendimiz (asm)’ın manevî makamı ve Allah katındaki derecesi anlaşılmaktadır.