Soru

Kafirlerin Kalp ve Kulaklarının Mühürlenmesi

Bakara suresinde "...onları korkutsan da korkutmasan da birdir, iman etmezler. Allah onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuştur. Gözlerinde ise perde bulunur.(Bakara, 2/6-7) buyruluyor. İman ve hidayet kapısının her daim açık olduğunu malumatıyla yukarıdaki ifadeleri nasıl anlamak gerekir.

Tarih: 8.06.2020 12:21:31
Okunma: 2393

Cevap

Şübhesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Şirkin dışında olan(günah)ları ise, (kendi lütfundan) dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah'a şirk koşarsa, bu takdirde muhakkak (pek) büyük bir günahla iftirâ etmiş olur. (Nisa 48)

Bu ayetten de anlaşılacağı üzere şirk koşanların tevbe etmedikleri müddetce Cenabı Hakkın affetmeyeceği ifade ediliyor. Bakara süresinde geçen ayette ise kalplerin mühürlenmesi ifadesi, şirkte devam etmeleri ve ısrarın neticesinde, imanın mahalli olan kalpte artık iman yerleşecek yer kalmayınca, onların kalpleri, kulakları mühürlenir ve güzlerine de perde çekilir.  

Bu ve benzeri ayetlerde şöyle bir mana yoktur. Allah onların kaplerini mühürlemiş te onlar iman edemiyorlar. Veya kalpleri mühürlendiği için küfre gidiyor değiller. Böyle olsa idi, o zaman imtihanın bir manası kalmazdı. Kişinin iradesi devre dışı kalmış olurdu.

Burada mühür ve perdenin çekilmesi; Allah'ı inkar edip şirkte ısrarcı olmanın bir neticesidir. Kulun şirkte ısrarcı olması ve tevbe etmemesinin neticesinde  mühürlenme hadisesi oluyor. Hatta günahta ve şirkte ve küfürde ısrar ede ede iyiliğe kabiliyeti kalmıyor. Tamamen kötülük ve şer ile kalbi ve diğer hisleri doluyor. Böyle kimseler ebedi yaşasalardı yine iman etmeyecek ve kendi yolunda devam edeceklerdi.

Yoksa bir günah işlemeyle veya bir yanlış yapmayla mühürlenme veya perde çekilme olmuyor. Çünkü İslam itikadında şirk-inkar olmadıkça  sadece günah işlemekle dinden çıkılmaz. Sadece günahkar olunur. İman ve hidayet kapısı ise her zaman açıktır.

Mühürlenme hadisesi Risale-i nurda şu şekilde izah edilmektedir:

'Evet, günah kalbe işleyip, kalbi siyahlandıra siyahlandıra, tâ nûr-u îmânı kalbden çıkarıncaya kadar kalbi katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfâr ile çabuk imhâ edilmezse, kurt değil, belki küçük ma‘nevî bir yılan olarak ısırır. Meselâ, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılâından çok hicab ettiği zaman, melâike ve rûhâniyâtın vücûdu ona çok ağır gelir. Küçük bir emâre ile onları inkâr etmek arzu eder. Hem meselâ, cehennem azabını intâc eden büyük bir günahı işleyen bir adam, cehennemin tehdîdâtını işittikçe, istiğfâr ile ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emâre veya şübhe, cehennemi inkâr ettirmeye cesâret verir. Hem meselâ, farz namazını kılmayan ve vazîfe-i ubûdiyetini yerine getirmeyen ve küçük bir âmirinden küçük bir vazîfesizlik yüzünden aldığı tekdîrden müteessir olan bir adama, Sultân-ı Ezel ve Ebed’in mükerrer emirlerine karşı farzında yaptığı bir tenbellik, büyük bir sıkıntı verir ve o sıkıntıdan arzu eder ve ma‘nen der ki: “Keşke o vazîfe-i ubûdiyet bulunmasa idi!” Bu arzudan bir ma‘nevî adâvet-i İlâhiyeyi işmâm eden bir inkâr arzusu uyanır. Bir şübhe, vücûd-u İlâhîye dâir kalbe gelse, kat‘îbir delil gibi ona yapışmaya meyleder. Büyük bir helâket kapısı ona açılır. O bedbaht bilmiyor ki: Gāyet cüz’î bir sıkıntı vazîfe-i ubûdiyetten gelmeye mukābil, inkârda milyonlarla milyarlarla o sıkıntıdan daha müdhiş ma‘nevî sıkıntılara kendini hedef ediyor. Bir sineğin ısırmasından kaçıp, yılanların ısırmasını kabûl ediyor. Ve hâkezâ... Bu üç misâl kıyâs edilsin ki, بَلْ رَانَ عَلٰي قُلُوبِهِمْ sırrı anlaşılsın''. lemalar ,s.4-5

Geniş bilgi için:

/soru-cevap/buyuk-gunah-isleyenin-imani


Yorum Yap

Yorumlar