Kudret-i Fâtıra , ihtiyâç ile, hususan açlık ihtiyacıyla, başta insan, bütün hayvanâtı gemlendirip nizâma sokmuş. Hem âlemi herc ü mercden halâs edip, hem ihtiyacı medeniyete üstâd ederek terakkıyâtı te’mîn etmiştir.1
Cenab-ı Hakk canlıları başıboş bırakmayıp aksine onları ihtiyaç ve özellikle açlık hissiyle terbiye etmiştir. Nasıl ki bir at, ağzındaki gem vasıtasıyla kontrol edilir ve bir yöne sevkedilirse; Allah da insanları ve hayvanları açlık hissiyle rızık peşinde koşmaya, çalışmaya ve bir düzen içinde yaşamaya mecbur bırakmıştır. Eğer açlık olmasaydı, hiçbir canlı hareket etmez, bir nizam oluşmazdı. İnsan, ihtiyaçlarını karşılamak için aklını kullanmış, yeni keşifler yapmış ve bu sayede bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmıştır.
Cümledeki "İhtiyacı medeniyete üstad ederek..." ifadesinde geçen "Üstad" bir şahıs değil, bir kavram olarak "İhtiyaç"tır. Yani; insanlığı bir şeyleri keşfetmeye, bilim üretmeye, sanat icra etmeye ve şehirler kurmaya zorlayan ve öğreten asıl hoca ihtiyaç duygusudur. İnsan aciz ve muhtaç yaratıldığı için bu eksikliğini gidermek adına çalışmış ve bu çaba onu yükseltmiştir.
Hasılı Allah, insanı ve hayvanı açlık ve ihtiyaç ile terbiye eder. Bu açlık korkusu bizi çalışmaya, bir düzen içinde yaşamaya ve yeni şeyler keşfederek medeniyet kurmaya sevk eder. Yani ihtiyaç, medeniyetin en büyük öğretmeni ve tetikleyicisidir.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, c.2, s. 505

