Soru

“Meselâ, hikmet-i İlâhiyenin tensîbiyle İmâm-ı Şâfiî’ye ittibâ‘ eden, ekseriyet i‘tibâriyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemâati bir tek vücûd hükmüne getiren hayat-ı ictimâiye de nâkıs olduğundan, her biri bizzât dergâh-ı Kādıyyü’l-Hâcât’ta kendi derdini söylemek ve hususî matlûbunu istemek için, imam arkasında Fâtiha’yı birer birer okuyorlar. Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir. İmâm-ı A‘zam’a ittibâ‘ edenler, ekseriyet-i mutlaka i‘tibâriyle İslâmî hükûmetlerin ekserîsi o mezhebi iltizâm etmesiyle medeniyete, şehrîliğe daha yakın ve hayat-ı ictimâiyeye müsteid olduğundan, bir cemâat bir şahıs hükmüne girip, bir tek adam umum nâmına söyler. Umum, kalben onu tasdîk ve rabt-ı kalbedip, onun sözü umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî Mezhebi’ne göre imam arkasında Fâtiha okunmaz. Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir.”

27. Söz İctihad Risalesi'nde geçen bu kısmı izah eder misiniz?

Tarih: 4.03.2025 16:20:13

Cevap

“Meselâ, hikmet-i İlâhiyenin tensîbiyle İmâm-ı Şâfiî’ye ittibâ‘ eden, ekseriyet i‘tibâriyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemâati bir tek vücûd hükmüne getiren hayat-ı ictimâiye de nâkıs olduğundan, her biri bizzât dergâh-ı Kādıyyü’l-Hâcât’ta kendi derdini söylemek ve hususî matlûbunu istemek için, imam arkasında Fâtiha’yı birer birer okuyorlar. Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir. İmâm-ı A‘zam’a ittibâ‘ edenler, ekseriyet-i mutlaka i‘tibâriyle İslâmî hükûmetlerin ekserîsi o mezhebi iltizâm etmesiyle medeniyete, şehrîliğe daha yakın ve hayat-ı ictimâiyeye müsteid olduğundan, bir cemâat bir şahıs hükmüne girip, bir tek adam umum nâmına söyler. Umum, kalben onu tasdîk ve rabt-ı kalbedip, onun sözü umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî Mezhebi’ne göre imam arkasında Fâtiha okunmaz. Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir.”[1]

Toplum yapısı, mezhep görüşlerini etkileyen önemli bir faktördür. Bediüzzaman Hazretleri burada, mezhepler arasındaki farklı uygulamaların hikmetini sosyolojik ve psikolojik bir açıdan açıklamaktadır. Cemaatle namaz kılarken imam arkasında Fâtiha okunup okunmaması meselesi de bu noktadan değerlendirilmiştir.

Kırsal Bölgede Yaşama İle Şehirlerde Yaşamanın Karşılaştırılması

Şafiî mezhebi, özellikle Arap Yarımadası gibi kırsal yaşamın olduğu bölgelerde yaygındır. Köylülük ve kırsal hayatta insanlar kendi işlerini kendileri görmeye alışmışlardır. Başkalarına vekâlet vermek yerine, her şeyi bizzat kendileri yaparlar. Bu yüzden, böyle insanların, ibadetlerini de şahsi olarak yapması kendileri için daha uygundur. Yani namazda imamın Fatiha’yı okuması onlar için yeterli gelmediği için, herkes Allah’a doğrudan hitap eder. Şafiî mezhebinin bu görüşü, bu hayat tarzıyla örtüşmektedir.

Hanefî mezhebi genellikle şehirli ve medenî toplumlarda yayılmıştır. Şehir hayatındaki topluluk düzeni, temsilciyi kabul etme şartlarına uygun yapıdadır. Medeni toplumlarda kişiler, genellikle bir lidere tabi olmaya alışmışlardır. Bundan dolayı Hanefî mezhebinde imamın Fatiha’yı okuması cemaat için yeterli görülmüştür.

Bu mesele şu misale benzer: Bir grup insan beraber yaşamaktadır. Her biri diğerinin ihtiyacını tam bildiğinden padişahın huzuruna çıktıklarında, içlerinden biri onları temsilen sözcülük yaparak dileklerini arz edebilir. Böyle bir durumda diğerlerinin tek tek konuşmasına gerek kalmaz. Fakat padişahın huzuruna çıkanların her birinin ayrı ayrı yaşam tarzları varsa, herkesin bizzat kendisinin konuşması ve kendi ihtiyacını dile getirmesi zorunlu hale gelir. Çünkü diğeri onunla beraber yaşamadığından onun namına sözcülük yapamaz.

Tarih boyunca Şafiî mezhebine mensup olan toplumlar köylerde, dağlarda, kırsal alanlarda şehir hayatına uzak yerlerde hayatını devam ettiren kişiler olmuştur. Toplumun yapısı gereği cemaat ruhu tam gelişmemiştir. Bu yüzden herkes ibadet esnasında da şahsi olarak Allah’a yönelme ihtiyacı hisseder. Cemaatle yapılan ibadetlerde de kendi dualarını ve isteklerini Allah’a doğrudan arz etme eğilimindedirler. Dolayısıyla Şafiî mezhebinde, herkes namazda bizzat kendisi Fatiha’yı okur.

Hanefî mezhebine mensup olanlar tarih boyunca daha çok şehirlerde yaşadıkları için, liderlik usulü gelişmiştir. Toplumun yapısı gereği cemaat tek bir vücut gibidir. Cemaat içindeki fertler, imamı vekil kabul ederler ve onun sözü tüm cemaatin sözü sayılır. Dolayısıyla Hanefî mezhebinde imam, cemaat adına Fatiha’yı okuduğu için cemaat ayrıca Fatiha’yı okumaz.


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler Mecmuası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s.160-161


Yorum Yap

Yorumlar