RİSALE-İ NUR

03.12.2013

3995

"Meylü’t-Tevessü‘ ve Meylü’t-Tevsî‘" Kavramlarının İzahı

"Nasıl ki bir cisimde, neşv ü nemâ için tevessü‘ meyli bulunur. O meylü’t-tevessü‘ ise, çünki dâhildendir, vücûd ve cisim için bir tekemmüldür. Fakat eğer hâriçte tevsî‘ için bir meyil ise, o vücûdun cildini yırtmaktır. Tahrîb etmektir. Tevsî‘ değildir."

"Yoksa zarûriyâtı terk eden ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercîh eden ve felsefe-i maddiye ile âlûde olanlardan olan o meylü’t-tevsî‘ ve irâde-i ictihâd, vücûd-u İslâmiyeyi tahrîb ve boynundaki şer‘î zincirini çıkarmaya vesîledir."

Risale-i Nur'da geçen bu cümleyi izah eder misiniz?

03.12.2013 tarihinde cevaplandı.

Cevap

İlgili kısmın tam metni Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:

Dördüncüsü: Nasıl ki bir cisimde, neşv ü nemâ için tevessü‘ meyli bulunur. O meylü’t-tevessü‘ ise, çünkü dâhildendir, vücûd ve cisim için bir tekemmüldür. Fakat eğer hâriçte tevsî‘ için bir meyil ise, o vücûdun cildini yırtmaktır. Tahrîb etmektir. Tevsî‘ değildir. Öyle de, İslâmiyet’in dâiresine selef-i sâlihîn gibi takvâ-yı kâmile kapısıyla ve zarûriyât-ı dîniyenin imtisâli tarîkiyle dâhil olanlarda meylü’t-tevessü‘ ve irâde-i ictihâd bulunsa, o kemâldir ve tekemmüldür. Yoksa zarûriyâtı terk eden ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercîh eden ve felsefe-i maddiye ile âlûde olanlardan olan o meylü’t-tevsî‘ ve irâde-i ictihâd, vücûd-u İslâmiyeyi tahrîb ve boynundaki şer‘î zincirini çıkarmaya vesîledir.1

Metinde dikkat çekilen husus şudur: İslâmiyet'te içten gelen bir genişleme ile dışarıdan gelen bir genişleme birbirinden farklıdır. Benzetme olarak ise vücut sahibi olan bir cismin (örneğin bir çiçek tohumunun) içeriden doğal yollarla beslenip büyümesi ve içeriden dışarıya doğru genişlemesi en güzeli ve yaratılışına en uygunu iken; dışarıdan bir kuvvetle onu çekip büyütmeye çalışmak o cismi/bitkiyi yırtmak ve parçalamak olur. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu örnekten yola çıkarak; İslâm'a olan yaklaşımı ikiye ayırıyor;

1- İçten Gelen Genişleme (Tevessü'): İslâm’ın kendi ruhu ve özü içinden doğan tabiî bir gelişmeyi ifade eder. Bu yol, sahabe ve ilk dönem Müslümanların yolu olduğu gibi, önce sağlam bir iman, samimi bir takvâ ve dinin kesin emirlerine bağlılık esasına dayanır. Kişi, İslâm’ın farzlarını, haramlarını ve temel hükümlerini tam bir teslimiyetle yaşadıkça, din onun hayatında kökleşir ve olgunlaşır. Bu sağlam zemin üzerinde ortaya çıkan içtihatlar ise keyfî değildir; bilakis İslâm’ın maksadını, hikmetini ve insanın hem dünya hem ahiret saadetini gözeten bir derinleşmedir. Böyle bir içtihat, dini esnetmek veya hafifletmek için değil, onu daha doğru anlamak ve şartlara hikmetli bir şekilde uygulamak içindir. Bu sebeple içten gelen tevessü‘, İslâm’ın vücudunu büyüten, güçlendiren ve kemale erdiren sağlıklı bir gelişme olarak görülür.

2- Dışarıdan Gelen Genişleme (Tevsî'): Dini gereklilikleri terk eden, dünya hayatını ahiret hayatına tercih eden ve maddeci felsefeyle yoğrulan kişilerde görülen yaşam biçimi ile İslâm'a yaklaşım demektir. Bu durumda, "meylü't-tevsî'" (genişleme meyli) ve "irâde-i ictihâd", İslam'ın yapısını bozmaya ("vücûd-u İslâmiyeyi tahrib") ve şeriata bağlılığı ortadan kaldırmaya ("şer'î zincirini çıkarmaya") yöneliktir. Bu kişilerin içtihat adı altında İslâmiyete yaptıkları şey, İslâm'ı tahrip edip yıkmak ve şeriat zincirinden çıkmaktır, o zinciri kırmaktır. Çünkü zarûriyât (zorunlu kılınan) dediğimiz kavram; âyet ve hadisle sabit olup hakkında içtihat kapısının kapalı olduğu açık emir ve yasaklardır. Bu kişiler ise bu kesin emir ve yasaklar hakkında içtihat yaparak İslâm'ın temel yapısının bozulmasına yol açmaktadırlar. Bu davranış İslâmiyet'in içinden doğal olarak çıkıp büyüyen bir davranış değil, aksine dışarıdan zorlama yoluyla temel yapıyı bozmaya yönelik bir davranıştır.

Sonuç olarak, İslâm’daki her yenilik ve genişleme iddiasının hakikat olmadığını net bir şekilde ortaya konmaktadır. Gerçek gelişme, dinin özüne bağlı kalarak içten gelen bir olgunlaşmayla mümkündür. Zaruriyatı korumayan ve onları tartışma konusu yapan yaklaşımlar ise gelişme değil, bozmaktır. İslâm, dışarıdan zorlamalarla değiştirilecek bir yapı değil, kendi iç disiplinleriyle olgunlaşan İlâhî bir düzendir. Bu ölçü, hem geçmişte hem günümüzde din adına yapılan yorumları ayırt etmek için sağlam bir temeldir.

Ayrıca Bakınız
Kaynakçalar
  1. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 156-157.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız