“Âlem-i şehâdet, avâlimü’l-guyûb üstünde tenteneli bir perdedir.” Cümlesini izah eder misiniz?
Âlem-i şehâdet, avâlimü’l-guyûb üstünde tenteneli bir perdedir.
Evvela cümlede geçen Kelimelerin Lügat manalarını açıklayalım:
Alem: Yerde ve gökte yaratılmış olan şeylerin bütünü, kâinat. [1]
Şehadet: Gözle görülen her şey, bütün varlıklar ve maddî âlem. [2]
Âvalim: Alemler. [3]
Guyub: Gayblar. [4]
Tentene: Tül gibi ince ve şeffaf şeyler. [5]
Perde: Bir şeyin doğrudan doğruya görülmesini, duyulmasını engelleyen şey. [6]
İzahat:
Gözümüzle gördüğümüz maddi olan her şey (Alemi Şehadet), aslına ve mahiyetine ait olan hakikatlere (Gaybi olan Aleme) birer perdedir ve maddeden müteşekkil olan eşya, manayı görmemize engel olurlar.
Mesela: Yağmur taneleri Bulutların içerisinde meydana gelir. Bunu Fen İlmi bize şöyle tarif eder: Yeryüzündeki sular, Güneş’in etkisiyle buharlaşır ve yükselir. Yükseklerde bulunan soğuk hava, su buharını çok küçük su damlacıklarına, ya da buz kristallerine dönüştürerek bulutlar oluşur.
Küçük ve yere düşmeyecek kadar hafif olan su damlacıkları havanın etkisiyle gökyüzünde dolaşır. Su damlacıkları birleşerek büyüyüp ağırlaştığında yağmur olarak yere iner.
Evet, bu fenni bilimsel bir tariftir. Bu oluşumları bugünkü teknoloji ile görebiliyoruz. Sebep sonuç ilişkisine göre yağmur oluşur ve yağdırılır.
Ancak burada şuna da dikkat etmek gerekir; Su damlacıklarının veya kar tanelerinin yer yüzüne inerken birbirine çarpmaması, her birinin belli bir hızda ve belli bir miktar ile yine belirli olan bir bölgeye inmesi elbette tesadüf değildir!
Yine Coğrafya ilminin tespitlerine göre, yer yüzünde nereye, ne kadar miktarda yağmur düşmüşse o yerin ihtiyacına göre ne eksik ne fazladır.
İşte bu görünen maddi oluşumları sadece fen ilmine göre izah edersek o zaman her şeyi tesadüfe vermemiz gerekir. Fakat tesadüfü yerle bir eden yukarıda anlattığımız muhteşem döngü bize şu bilgileri verir: Hesap, ölçü, miktar, zaman ve düzen. Her birisine hâkim ve bunları yaptıracak bir kudret ve çok büyük bir İlim.
İşte bu maddi alemde meydana gelen hadiseler baş gözüyle bakıldığında sadece kendisini gösterir. Fakat baş gözüyle beraber bir de mana gözü dediğimiz kalp gözüyle olaylara baktığımızda, meydana gelen her bir şeyde Cenâb-ı Hakk’ın bir icraatı olduğu görürüz. Buna Hikmet nazarıyla bakmak diyoruz.
Tenteneli bir perde olan sebepler; arkasında büyük olayları bütün çıplaklığıyla görmemize bazen engel olurlar. Şu içerisinde bulunduğumuz maddi Alem, olayların arkasındaki hakikatleri örten, ama tamamen kapat(a)mayan bir perdedir.
Mesela: Berzah dediğimiz Kabir alemi veya Ahiret alemi de bizim için gayb olan göremediğimiz alemlerdir. Her iki alemi görmemize mâni olan sebepler (tenteneli perdeler) mevcut. Dünya meşguliyetimiz arttıkça o alemlere karşı ilgimiz perdeleniyor. Ancak bir vefat ya da ciddi bir hastalık başımıza geldiği zaman bu alemlere olan yakinimiz ve merakımız bazen de korkumuz artmaya başlar.
Gelecek Ayet-i Celileler ile konuyu bitirelim:
“Yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbîh eder. Ve O’na, hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz ki O, Halîm (azabda hiç acele etmeyen)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır.” [7]
“Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.” [8]
“Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık.” [9]
Hulasa: Cenâb-ı Hak kendisini, yarattığı ve bizlere göstermek istediği sanatı ile hatırlatmak, düşündürmek ve tanıtmak istiyor. İnsan aklı ile bu Alemlere bakarak, onların başı boş olmadığını, hepsinin bir sebebi ve hikmeti olduğunu tefekkür etmesi gerekir-ki zaten akıl bunun için verilmiştir.
[1] Kubbe Altı Lügati
[2] Kubbe Altı Lügati
[3]Kubbe Altı Lügati
[4] Kubbe Altı Lügati
[5] Kubbe Altı Lügati
[6] Kubbe Altı Lügati
[7] İsra Suresi, 44. Ayet
[8] Hicr Suresi, 75. Ayet
[9] Kamer Suresi, 17. Ayet