"Ehl-i keşfin küre-i arzda ifrîtlere mahsûs tabakasını bin senelik bir mesâfe görmeleri, âlem-i şehâdete âit küre-i arzın çekirdeğinde değil, belki âlem-i misâlîdeki dallarının ve tabakalarının tezâhürüdür." cümlesini açıklar mısınız?
Alem-i misal şu gördüğümüz alemle iç içe olan ve her şeyin görüntülerinin bulunduğu bir alemdir. Kalb gözü açık olan veliler gördükleri keşifleri o alemden yapmaktadırlar.
Her şeyin görüntüsü oraya aks ederken farklı büyüklüklerde aks edebilmektedir. Bu cihetle, ifritlerin aleminden haber veren bazı ehl-i keşif, aslında onların dünyada yaşadıkları mekanların alem-i misale aks eden görüntülerini görerek haber vermektedirler. O görüntüler ise aslından çok çok büyük görünmektedir. Mesela, dünyadaki asıl mekanları bir ada kadar bir yer ise, misal aleminde büyük bir kıta gibi görünebilmektedir.
Ehl-i keşfin gördükleri ifritlere ait olan tabaka, şehadet alemi olan dünyanın çekirdeğinde olmayıp, her şeyin bir suretinin olduğu alem-i şehadete göre daha geniş olan misal alemindedir.