7. Şua'nın 5. Hakikati'nde geçen şiire benzeyen fakat şiir olmayan bu kısmı, devamıyla birlikte izah edebilir misiniz?
“Bak, kitâb-ı kâinâtın safha-i rengînine, hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvîr eylemiş!”[1] cümlesiyle başlayan şiir, ilave beyitleri de olduğu halde külliyatta bir kısım yerlerde rastlamaktayız.
İlgili cümlenin daha güzel anlaşılması için örnek olarak Âyete’l-Kübra Risâlesi’nde geçen devamındaki cümlelerle beraber izahı şöyledir.
Bak, kitâb-ı kâinâtın safha-i rengînine, hâme-i zerrîn-i kudret, gör, ne tasvîr eylemiş!
Kâinat kitabının parlak sayfalarına bak! Allah’ın kudretinin altın kaplı kalemi neler suretler yapmış.
Kalmamış bir nokta muzlim, çeşm-i dil erbâbına; sanki âyâtın Hudâ, nûr ile tahrîr eylemiş.
Gönlü ile bakan basiret sahiplerine o sayfalarda hiçbir karanlık yer kalmamış. Allah sanki o ayetleri nur ile yazmış.
Hem bil ki, kitâb-ı âlemin evrâkıdır, eb‘âd-ı nâ-mahdûd; sutûr-u hâdisât-ı dehirdir, âsâr-ı nâ-ma‘dûd.
Ayrıca âlem kitabının sayfalarının uzaklığı sınırsızdır. Âlemde meydana gelen hadiselerin eserleri de sınırsızdır.
Yazılmış destgâh-ı levh-i mahfûz-u hakîkatte; mücessem lafz-ı ma‘nîdârdır, âlemde her mevcûd.
Gerçekte her şeyin yazılı olduğu levh-i mahfuz tezgahında yazılanlar, âlemde adetâ cisimleşmiş anlamlı bir kelime olarak yaratılmaktadır.
[1] Şualar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c.1, s. 150; Mektubât, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, c.1, s. 14-15; Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 277.