"Sonra pür-merak ve pür-iştiyâk o misâfir-i âlem-i şehâdet, cismânî ve maddî cihetinde mahsûs tâifelerin dillerinden ve lisân-ı hâllerinden ders aldığından, âlem-i gayb ve âlem-i berzahta dahi mütâlaa ile bir seyahat ve bir taharrî-i hakîkat arzu ederken, her tâife-i insaniyede bulunan ve kâinâtın meyvesi olan ve insanın çekirdeği hükmünde bulunan ve küçüklüğüyle beraber ma‘nen kâinât kadar inbisât edebilen müstakîm ve münevver akılların, selîm ve nûrânî kalblerin kapısı açıldı. Baktı ki, onlar, âlem-i gayb ve âlem-i şehâdet ortasında insanî berzahlardır." cümlesini izah eder misiniz?
Meraklı ve iştahlı olan alem-i şahdetin misafiri, maddi taifelerin lisanlarında ders aldığı için gayb ve berzah aleminden de ders almak ve orada seyahat etmek ister. Sonra kainat ağacının en güzel meyveleri olan ve insanların arasından çıkan vefat etmiş olan alimler ve evliyaların dersine iştirak eder.
Gayb alemi ile berzah denilen kabir aleminden Halıkını sormak isteyen mütefekkir yolcu kabir aleminde olan alimler ve evliyalar ile görüşmüş ve onlardan ders almıştır. Buradaki istikamet sahibi ve nurlanmış akıl sahipleri alimlerdir. Selametli ve nurlanmış kalp sahipleri ise evliyalardır.