Soru

Hz Ali'nin (ra) Risale-i Nur'un Bazı Risalelerine İsim Vermesi

Âyetü'l-Kübra risalesini okunurken, art niyetli olduğunu düşünmediğim bir arkadaşım “Bediüzzaman, Celcelutiye'de geçen Âyetü'l-Kübra ve Asa-yı Musa gibi isimleri, önceden okuyup da sonradan kitapların ismini koyup basmış olamaz mı?” mealinde bir soru sordu. Bu arkadaşımıza nasıl cevap verebiliriz? Bu konuyu izah eder misiniz?

Tarih: 1.07.2024 01:12:05
Okunma: 139

Cevap

Hazret-i Ali Efendimiz, İslâm âlimlerinin nezdinde, harflerin sırlarından bahseden ebced ve cifir ilminde tartışmasız bir şekilde üstad kabul edilen ve bu alanda söz sahibi olan bir zattır. 

Celcelûtiye[1] ise Hazret-i Ali Efendimizin Allah’ın izniyle ebced ve cifir hesabı kaidelerine göre gelecekle alakalı bazı haberleri şifreli olarak bildirdiği sırlarla dolu bir kasidesidir.

Bu kasidesinde hem anlam bakımından hem tarih itibariyle hem hakikat noktasından hem de söylenenle meydana gelen olayın tam örtüşmesi itibariyle Hazret-i Ali Efendimizin 1400 sene öncesinden verdiği haberlerin, meydana gelen olaylarla ve şahıslarla tam uygunluk göstermesi ve pek çok kez anlamlı ve şaşırtıcı bir şekilde tevafuk edip uygun düşmesi, şüphesiz Hazret-i Ali Efendimize ait açık bir keramettir, başka bir şey olamaz. 

Hem Hz. Ali’nin (ra) bu kasidesindeki kerametleri, Ercûze kasidesindeki çok açık olan meşhur kerametini doğrulamaktadır. Hem de oradaki işaretleriyle Celcelûtiye kasidesindeki haberlerini de destekleyip kuvvetlendirmektedir. Zira İmam Ali (ra) hem Ercûze hem de Celcelûtiye kasidelerinde Hazret-i Üstad’dan ve Risale-i Nur’dan detaylı bir şekilde haber vermektedir.

18. Lema, 28. Lema ve 8. Şua risalelerinde detaylı izah edildiği üzere Hz. Ali Efendimiz Ercüze ve Celcelüyiye kasidelerinde, açık bir keramet olarak bu asırdaki Risale-i Nur hizmetinden ve Hz. Üstad’dan haberler vermektedir. İmam Ali Efendimiz, Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur’la o kadar alakadar ki, bu üç risaledeki işaretler gerçekten okuyanları şaşırtmaktadır. Üstadımızın hayatındaki önemli durumlara, bu asırdaki inkılaplara, Risale-i Nur eserlerinin mevzularına kadar çok detaylı bir şekilde şaşırtıcı haberleri bulunmaktadır. Âyetü’l-Kübrâ eseri ve Asay-ı Musa mecmuasına da hususi olarak bakmakta ve haberler vermektedir. Özellikle 8. Şua risalesinde bu işaretler ebced hesabıyla detaylı olarak izah edilmiştir.

Sorunuza gelecek olursak, Bediüzzaman Hazretleri 7. Şua risalesine Hz. Ali Efendimiz Âyetü’l-Kübrâ namını verdiği için o ismi vermiştir. Zira Hz. Ali Efendimiz, 7. Şua’dan haber vermesi 8. Şua’da şöyle ifade edilmektedir:

“Ve o acîb ve yüksek tevhîdin huccetü’l-kübrâsı ve el-Âyetü’l-Kübrâ’nın bir alâmet-i kübrâsı ve tefsîr-i a‘zamı olan risâleye, ‘Âyetü’l-Kübrâ’ nâmını veriyor. Ve o nâmla hem menbaı olan Âyetü’l-Kübrâ’nın azametini, hem bu Yedinci Şuâ‘ olan vahdâniyetin ve tevhîdin burhân-ı a‘zamının fevkalâde kuvvetini i‘lân eder, haber verir. Hazret-i İmâm-ı Alî radıyallâhü anhın bu büyük iltifâtına, bu risâlenin liyâkatine her kimin bir şübhesi varsa, gelsin bir def‘a o risâleyi okusun. Eğer, “Evet lâyıktır” demezse, bana “Tuh!” desin.”[2]

Asay-ı Musa mecmuasına da aynı şekilde işaret eden Hz. Ali Efendimiz, bu mecmuanın içindeki risalelere işaret ederek bizzat kendisi Asay-ı Musa ismini vermektedir. Bediüzzaman Hazretleri de bunun üzerine derleme eserine Asay-ı Musa ismini vermiştir. Hz. Üstad 8. Lema’da bu hususu şöyle ifade eder:  

“… der‘akab وَاسْمُ عَصَا مُوسٰي بِهِ الظُّلْمَتُ انْجَلَتْ  kelâmıyla dahi, Risâle-i Hurûfiye’yi ta‘kîb eden ve Âyetü’l-Kübrâ’dan ve başka Resâil-i Nûriye’den terekküb eden ve ‘Asâ-yı Mûsâ’ nâmını alan ve Asâ-yı Mûsâ gibi, dalâletin ve şirkin sihirlerini ibtâl eden Risâle-i Nûr’un şimdilik en son ve en âhir risâlesine ‘Asâ-yı Mûsâ’ nâmını vererek işaretle beraber ma‘nevî karanlıkları dağıtacağını müjde ediyor.”[3]

Yani zaten bu isimleri bizzat Hz. Ali Efendimiz vermiştir. Lâkin bu isimleri taşıyan risaleler, Hz. Üstad’a ilhamen yazdırılmış nadide eserlerdir. Odak noktamız; Hz. Ali Efendimizin Risale-i Nur’daki bu risalelerin bu dehşetli zamanda yapacakları hizmeti görüp kerametli bir şekilde onlardan haber vermesi ve bazı risalelerin de bizzat ismini vermiş olması, olmalıdır.


[1] Celcelûtiye: Peygamber Efendimizin (sav) derslerine istinâden, aslı cifir ve ebced hesâbı ile alâkalı olarak Hz. Ali (ra) tarafından te'lif edilen Süryânice bir kasidedir. Esas mânası; bedi' demektir. Celcelûtiye’nin konusu; aslen Allah Teala’ya karşı, Esma-i Hüsnası ve Kur’ân surelerinin isimleriyle yapılan bir münacattır. İçinde İsm-i Azam’ı taşıyan bu dua, ilm-i cifir ve ebced hesabı kaideleriyle gelecekten bazı haberlerin şifrelerini de taşır. Celcelûtiye hakkında detaylı malumat için bkz: https://risale.online/soru-cevap/celcelutiye

[2] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 99.

[3] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 111.


Yorum Yap

Yorumlar