İnsanın yaradılış gayesi olan iman-ı billahtan yani Allâh'a imandan sonra marifetullah gelir. Yani kendisini ve bütün kâinatı yaratan Rabbini tanıma vazifesidir. Bundan sonra da muhabbetullah gelir ki bu da Allâh sevgisi demektir. Sonrasında ise ruhun lezzet alması (lezzet-i ruhaniye) gelir ki bu tabakalar kademeli olarak yukarıdan aşağıya birbirini kuvvetlendirir. Mesela kişinin Allâh'a olan imanı kuvvetlendikçe, O'nu daha fazla tanımak ister, marifetullaha yönelir.
Soruda geçen muhabbetullah ise marifetullahın kuvvetlenmesiyle ziyadeleşir. Malumdur ki kişi tanımadığını sevemez. Sevilmeye layık birini ise ancak tanıdıkça sevebilir. Ne kadar fazla tanırsa o kadar muhabbeti, sevgisi artar. Peki bu marifet, tanıma nasıl olur ve nasıl muhabbeti artırır? Risale-i Nur'dan izah edelim:
Meselâ, sen bütün şefkat ettiğin akraba ve fukarâ ve zayıf ve muhtaç mahlûkāta karşı, âcizâne istimdâd (yardım isteme) ihtiyacını hissettiğin halde; biri çıksa, istediğin gibi onlara iyilik etse, o zâtın in‘âm edici (lütuf ve ihsanda bulunma) ünvanı ve kerîm (ikram edici) ismi ne kadar senin hoşuna gider, ne kadar o zâtı o ünvan ile seversin. Öyle de, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerini düşün ki, sen sevdiğin ve şefkat ettiğin bütün mü’min âbâ ve ecdadını (atalarını ve cetlerini) ve akraba ve ahbâbını dünyada ni‘metlerin envâıyla (çeşitleriyle) ve cennette envâ‘-ı lezâiz (çeşitli lezzetler) ile ve saadet-i ebediyede onları sana gösterip ve kendini onlara göstermesiyle mes‘ud ettiği cihette o Rahmân ismi ve Rahîm ünvanı ne kadar sevilmeye lâyıktırlar.1
İlaveten, sevginin kaynağı üç şeydir. Cemal, kemal ve ihsan. Cemal, güzellik demektir. Kemal ise, mükemmellik, olgunluk ve kusursuzluk demektir. İhsan da iyilik yapmak, ikramda bulunmak demektir. İnsan her neyi severse, bu üç sıfattan en az birini taşıdığı için sever. Bu sıfatların derece ve miktarı arttıkça sevgisi de artar. Mesela insan kendisine iyilik yapanları sever. İyiliği arttığı oranda o kişiye olan sevgisi de artar. Güzel ve mükemmel şeyleri sever. Bunlardaki güzellik ve mükemmellik derecesine göre sevgisi ziyadeleşir.
İşte insan yaratılışında bulunan bu özelliğe binaen kâinatta görülen bütün iyilik, güzellik ve mükemmelliklerin O’ndan geldiğine ve O’nun sonsuz güzelliğini ve kusursuzluğunu gösterdiğine inanır ve böyle de görebilirse, Allâh’ı ciddî şekilde sevmeye başlar. Muhabbetullahın ileri mertebelerine gidebilir.
Mesela insan sadece Allâh’ın kendisine olan bütün ihsanlarını tefekkür etse; kendisini yoktan var ettiğini, insan olarak yarattığını, imanla şereflendirdiğini, maddi manevi sayısız nimetlerle donattığını, üstelik iman sırrıyla kendisine ve bütün sevdiklerine ebedî bir saadeti hazırladığını düşünüp gereği kadar anlayabilirse bu sonsuz ihsana karşı kâinatı dolduracak kadar büyük bir sevgiyi kalbinde hissedebilir. Allâh’ın sonsuz cemalini ve kemalini de bu örneğe kıyaslayabiliriz.
https://risale.online/soru-cevap/2-soru
https://risale.online/soru-cevap/iman-i-billah-marifetullah-muhabbetullah-lezzet-i-ruhaniye
Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 310