Soru

15. Şua 6. Kelime

" اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ" ayetinin, hüccet-i tevhide ve bir ders-i hikmete ve bir tâlim-i ahlâka işaret etmesini izah eder misiniz? 

Tarih: 24.12.2013 23:59:54
Okunma: 5226

Cevap

Bahse konu olan yer şöyledir:

"Altıncı Kelime: اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ dir. Bundaki huccete gayet kısa bir işaret şöyledir: Evet, nasıl bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası, en doğrusudur ve müstakîmidir. Aynen öyle de, maneviyâtta ve manevî yollarda ve kalbî mesleklerde en doğru olanı ve en müstakîmi, en kısa ve en kolayıdır. Meselâ, Risâle-i Nûr’da bütün muvâzene­ler ve küfür ve îmân yollarının mukāyeseleri katî gösteriyor ki; îmân ve tevhîd yolu, gayet kısa ve doğru ve müstakîm ve kolaydır; ve küfür ve inkârın yolları, gayet uzun ve müşkilâtlı ve tehlikelidir. Demek bu istikametli ve hikmetli ve her şeyde en kısa ve kolay yolda sevk edilen bu kâinâttaki hakîkatler, elbette şirk ve küfrün hakîkatleri olamaz; ve îmân ve tevhîdin hakîkatleri, bu kâinâta güneş gibi lâzım ve vâcibdir. Hem ahlâk-ı insaniyede en rahat ve en fâideli ve en kısa ve en selâmetli yol, sırât-ı müstakîmde ve istikamettedir.

Meselâ kuvve-i akliye, hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay ve fâideli istikameti kaybetse, ifrât ve tefrîtle muzır bir cerbezeye ve belâlı bir belâhete düşer. Uzun yollarında tehlikeleri çeker. Ve kuvve-i gadabiye, hadd-i istikāmet olan şecâati takîb etmezse, ifrât ile çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve teceb­büre ve tefrît ile çok zilletli ve elemli cebânete ve korkaklığa düşer. Ve istikameti kaybetmesinin hatasının cezâsı olarak dâimî vicdânî bir azabı çeker. Ve insandaki kuvve-i şeheviye, selâmetli istikameti ve iffeti zâyi etse; ifrât ile musibetli rezâletli fücûra, fuhşa; ve tefrît ile humûda, yani nimetlerdeki zevk ve lezzetlerden mahrum düşer ve o manevî hastalığın azabını çeker. İşte bunlara kıyâsen, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı ictimâiyenin bütün yollarında istikamet, en fâideli ve en kolay ve kısadır. Ve sırât-ı müstakîm kaybedilse, o yollar pek belâlı ve uzun ve zararlı olur. Demek اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ pek çok câmi ve geniş bir duâ ve bir ubûdiyet olduğu gibi, bir huccet-i tevhîde ve bir ders-i hikmete ve bir talîm-i ahlâka işaret eder."

 

Metinde zaten izahı vardır. Kısa bir izahı şöyedir:

"Bizi istikametli yola ilet" ayetinin işaret ettiği tevhid (hücceti) delili, -6. Kelimde anlatıldığı üzere- en istikametli yol, en kısa ve kolay yol olduğu gibi, şu kâinatın anlamı üzere aklın en kısa ve kolay kabul edeceği yol tevhid yoludur, bir tek yaratıcının her şeyi yaratmış olmasıdır. Bunun zıddı olan şirk ise, aklen kabulü zor mantıken imkansızlıkları içermektedir.

Hikmet dersi ise; aklın istikametli yolu hikmetli düşünmek, fikren aşırılıktan veya yetersizlikten uzak durmaktır.

Ahlak talimi ise; güzel ahlak insanda bulunan üç grub kabiliyet ve duyguların istikamete gelmesiyle olur. Onlar da aklî melekeler, öfke ve dirençle alakalı melekeler ile arzu ve şehvetlerle alakalı duygu ve melekelerdir.

 

 

 


Yorum Yap

Yorumlar