Soru

Ahlak Değişir mi?

İnsan ahlakı değişebilir mi? Yıllardır namaz kıldığı halde hayasızlığa devam edenler için 'namaz insanı hayasızlıktan alıkoyar' hadisine göre kıldığı namaz namaz değildir denilebilir mi?

Tarih: 24.03.2012 16:09:30
Okunma: 9368

Cevap

Beş vakit namaz kıldığı halde hayasızlık ve bazı günahlara devam etmek muvafık gözükmüyor. İkisinden biri devam etmez. Ya günah yada namaz kesilir. Çünki namaz maddi ve manevi temizliktir. Namazı görsünler veya duysunlar diye kılıyorsa o başka mesele.

AHLÂK DEĞİŞİR Mİ? 

İnsanda yaratılıştan olan fıtri ahlâk yani huylar, melekeler değişmez. Buna işareten peygamberimiz “Bir dağın bulunduğu yerden yok olduğunu duyduğunuzda bunu tasdik ediniz, inanınız, fakat bir adamın ahlâkının değiştiğini duyduğunuzda buna inanmayınız. Çünkü o ne üzerine yaratıldı ise yine ona döner” (Ahmed) buyurmuştur.

Fakat mükteseb ahlâk dediğimiz, sonradan edinilmiş alışkanlıklar, huylar değişebilir. Peygamberimiz Cerir adlı sahabeye “Sen Allah’ın yüzünü güzel yarattığı birisin. Sen de ahlâkını güzelleştir” demiştir. Bu hadisle peygamberimiz müktesep ahlâkın değişeceğine işaret etmiştir.

Örneğin, yer altından çıkan su menbaları vardır. Bu suları yer altına hapsetmek mümkün değildir. Su menbaı kapatılsa bile, o su başka bir taraftan yol bulup mutlaka çıkar. Suyu yer altına hapsetmek mümkün değilse de, borularla mecrasını değiştirmemiz mümkündür. İnsan fıtratında var olan seciyeler de böyledir. Yok edilemezler, fakat yönleri değiştirilebilir.

Mesela, dünyaya karşı bir muhabbet, insan fıtratında vardır. Bu muhabbet, nefsanî arzular yönünden olursa çirkin; Allah namına, ahiret hesabına olursa güzeldir. Nefsanî arzular yönünden dünyaya olan muhabbeti, iradeyi kullanarak, ‘dünyayı Allah namına sevme’ye dönüştürmek mümkündür.

İnsan fıtratında var olan duygular, duygu olmaları yönüyle değil, yanlış yolda kullanılmaları yönüyle kötüdür. Eğer onların yönünü hayırlı işlere çevirebilirsek, o duygular güzel ahlâka dönüşürler. Üstad Bediüzzaman pek çok risalesinde hislerin, duyguların hayra yönlendirilmesi gerektiği üzerinde durur. Şöyle der:

            “Muhabbet, gerçi ihtiyârî (insanın iradesine bağlı) değil. Fakat ihtiyar (yani irade) ile muhabbetin yüzü, bir mahbubdan diğer bir mahbuba dönebilir. Mesela, sevilen bir şeyin çirkinliğini göstermekle veyahut asıl muhabbete lâyık olan diğer bir sevgiliye perde veya âyine olduğunu göstermekle, muhabbetin yüzü, mecâzî mahbubdan hakikî mahbuba çevrilebilir.”(1)

            Bu konuda başka bir ifadesi de şöyledir:

            “İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inadlı taleb ve hâkeza şiddetli hissiyatlar, ahireti (umûr-u uhreviyeyi) kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı, şiddetli bir surette fâni dünya işlerine yönlendirmek, fâni ve kırılacak şişelere, bâkî elmas fiatlarını vermek demektir.

            İnsanlar, kendilerine verilen manevi cihazları eğer nefsin ve dünyanın hesabına kullansalar ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilane davransalar, bu hal, ahlâk-ı rezileye, israfat ve abesiyete sebep olur. Tam tersine hafiflerini dünya işlerine ve şiddetlilerini uhrevi ve manevi vazifelere sarfetseler, ahlâk-ı hamîdeye menşe’, hem -hikmet ve hakikate uygun olarak- dünya ve ahiret saadetine vesile olur.

            İşte tahmin ederim ki, nâsihat edenlerin nasihatleriınin şu zamanda tesirsiz kalmasının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: “Hased etme, hırs gösterme, düşmanlık etme, inad etme, dünyayı sevme!” Yani, fıtratını değiştir gibi zâhiren onlarca mâlâyutak (güçlerinin yetmeyeceği) bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: ‘Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz.’ Hem nasihat tesir eder hem iradelerinin dâhilinde olan bir teklif olur.”(2)

 

 

 


(1)Sözler, Altınbaşak Neşriyat, s. 300.

(2)Mektubat, Altınbaşak Neşriyat, s. 25, 26. (9. Mektup.)


Yorum Yap

Yorumlar