Soru

Ölüm Korkusuyla Namaza Başlamak

Ölüm korkusu ile namaza başladım (depremden sebep). Bunun Allah katında değeri olur mu?

Tarih: 1.03.2023 08:20:11
Okunma: 502

Cevap

Elbette Allah katında makbuldür. Zira başımıza gelen belâ ve musibetlerin pek çok hikmetleri ve güzel tarafları vardır. Bu hikmetlerin bazıları; insanı gafletten uyandırması, ölümü hatırlatıp ebedî âhiret yurdu için çalışmaya yönlendirmesi ve İlâhî birer ikaz olmalarıdır.

Evet, insan çok aciz ve zayıf olarak yaratılmıştır. Gözle göremediği küçücük bir mikroba bile mağlup olur, hasta olur hatta vefat eder. Böylece sürekli sağlık, afiyet ve varlık içinde olan insan aciz, muhtaç ve zayıf olduğunu unutur. Allah’ın sonsuz kudret ve merhametine ne kadar muhtaç olduğunu bilemez ve gaflete düşer. Şükrü unutup kulluk vazifesini terk eder.

Ne vakit insanın başına belâ, musibet ve hastalık gelecek olsa; o zaman hiçbir şeye hakiki manada sahip olmadığını, vücudunun etten ve kemikten meydana geldiğini, aciz ve zayıf olduğunu anlar. Allah’ın (c.c) kudretiyle hayatının devam ettiğini ve O’nun rahmetiyle ihtiyaçlarının giderildiğini fark eder. Böylelikle gafletten uyanır. Nitekim bir âyette Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na dua ederler.”[1]

Hem sağlık ve afiyet içinde geçen bir ömür, ölümü unutturabilir. Hayatın daimî olduğu duygusuna kapılıp, dünyaya dalmaya, günahlara girmeye, ahireti unutmaya ve ebedi hayatı kaybetmeye sebep olabilir. Bu da insan için kayıpların en büyüğüdür.  Ölüm düşüncesi insanı gafletten uyandırıp, günahlardan uzaklaştırır, dünya lezzetlerine aldanıp ahireti unutmaktan alıkoyar ve ebedi saadet yurdu için çalışmaya sebep olur.  Onun için Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yok edeni (yani ölümü) çok hatırlayın.” [2]

Musibet ve hastalıklara bu yönüyle bakıldığında bizi gafletten uyandırıp ebedi hayatımızın kurtuluşuna vesile olduğu için büyük bir rahmet ve nimet tarafı olduğu görülecektir.

Bir başka hayırlı hikmet de bu tür umumi musibetlerin “İlâhî birer ikaz” olması cihetidir.  Rabbimiz Allah (c.c) rahmet ve şefkati ile kullarını tehlikelerden uzaklaştırmak için bazen musibetlerle ikaz eder. Nasıl ki bir çoban, başkasının arazisine giren koyunlarını taş atarak engellemeye çalışır. Yani bir bakıma “yasaktır girme!” der. Koyunlar da atılan bu taşlardan yaptıklarının yanlış olduğunu anlar ve geri dönerler. Rabbimiz de kendilerine çeki düzen vermeleri, kulluk vazifelerini yerine getirmeleri, emir ve yasakların dışına çıkmamaları için belâ, musibet ve hastalık gibi şeylerle kullarını ikaz eder. Böylece musibetler, insanları yapacakları pek çok yanlıştan vazgeçirip doğru yola sevk eder.

Netice olarak; bu umumi deprem musibetinden ders çıkarıp kulluk kisvesine bürünüp namaza başlanmış ise, ne mutu size. Musibet, vazifesini yapmış demektir. Yeter ki bu ibadet, sadece ve sadece Allah’ın rızasını gözeterek ihlasla yapılmış olsun.

Ayrıca bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/musibetlerin-insana-kazandirdigi-manevi-kazanclar

https://risale.online/soru-cevap/sel-ve-deprem-gibi-bela-ve-musibetler

https://risale.online/soru-cevap/bazi-gunahkarlari-uyarmak-icin-cenab-i-hakkin-koca-unsurlari-harekete-getirmesinin-hikmeti

 

[1] Rum, 30/33.

[2] Nesai, “Cenaiz”, 3 (1822).


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar