Soru

Ay ve Güneşin Hz. Peygamberin (sav) Peygamberliğini Tasdik Etmeleri / 11. Hüccet-i İmaniye

Osmanlıca Asay-ı Musa Mecmuası sf 219/ 1. ve 2. Haşiyeyi izah eder misiniz? 1. Haşiye de geçen, Mevlana Cami'nin sözünde bahsi geçen 40 ve 50 rakamı nasıl oluyor? Mim ve Ra harfleri neyi temsil ediyor? 2. Haşiyede, bahsi geçen mucize ve hadise tam olarak nasıldır?

Tarih: 27.12.2024 00:28:17

Cevap

Birinci Haşiyenin İzahı:

Meseleyi doğru ve bütüncül bir şekilde anlamak için önce metnin kendisini daha sonra ise haşiyesini verelim;

“Şu ağaçlar işaret ettiği yere gidiyorlar. Nerede istese su çıkarıyor. Hatta parmağını da bir âb-ı kevser memesi gibi yapar. Ondan âb-ı hayat içiriyor. Bak, şu sarayın kubbe-i âliyesinde mühim lâmba (Hâşiye-1) onun işaretiyle bir iken ikileşiyor. Demek bu memleket, bütün mevcûdâtıyla onun me’muriyetini tanıyor.”

[1]Haşiye; Mühim lâmba, kamerdir ki, onun işaretiyle iki parça olmuş. Yani Mevlânâ Câmî’nin dediği gibi, hiç yazı yazmayan o ümmî zât, parmak kalemiyle sahîfe-i semâviyede bir elif yazmış, bir kırkı iki elli yapmış. Yani şaktan evvel kırk olan mîm'e benzer. Şaktan sonra iki hilâl oldu. Elliden ibâret olan iki nûn'a benzedi.”

Burada Sevgili Peygamberimizin (sav) mucizelerinden ve nübüvvet delillerinden bahsediliyor. Lâmba olarak işaret edilen şey Dünyamızın bir çeşit lambası olan Ay’dır. Bahsedilen mucize şakk-ı kamer mucizesidir. Hz. Üstad burada Molla Cami’den bir alıntı yapmıştır. Molla Camî, Mevlâna Camî olarak da anılan Abdurrahman Camî hazretleri 23 Şâban 817’de (7 Kasım 1414) Horasan’ın Câm şehrinin Harcird kasabasında doğdu. Gençlik yıllarından hayatının sonuna kadar daima öğrenmek ve öğretmekten zevk alan Câmî, bu asil meşgaleden bir an bile geri kalmamıştır. Câmî tasavvuf ve irfanın zor meselelerini bir âlime yaraşır tarzda sade bir anlatımla açıklamış, bu mesleği en yüksek seviyede temsil etmiştir. Kendisi de Nakşî tarikatına mensuptur.[2]

Onun şakk-ı kamer yorumuna göre; Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) okuma yazma bilmediği halde parmağıyla gökteki Ay’a işaret ederek Arap Alfabesinde düz bir çizgi olarak yazılan elif çizmiş. Bu hareketiyle ay, Allah'ın izniyle ikiye ayrılmış.

Ay'ın şekli bir harf gibi düşünüldüğünde, mim harfiyle benzer bir şekil taşıdığı ifade ediliyor. Mim harfi, Arap alfabesinde yuvarlak bir yapıya sahiptir. Benzer şekilde, Kamerin /Ayın şekli de yuvarlak bir eğriliğe sahiptir ve bu yüzden Ay, sembolik olarak mim harfine benzetilmiş.

Kamerin şekli ikiye ayrıldığında her iki yarısı, nun harfi gibi iki ayrı hilal oluşturuyor. Ay'ın ikiye ayrılması, sembolik olarak her bir parçası nun harfi şeklini almış gibi kabul ediliyor. Hilal tersten bakıldığında nun harfi gibi olmaktadır. Arap harflerinin her birine bir sayısal değer atayan geleneksel bir hesap yöntemi ebcede göre ise “Mim harfi (م): 40; Nun harfi (ن): 50”dir. İlk başta mim yani 40 değerinde olan ay, ikiye ayrılmasından sonra her iki yarısı, bir nun harfi (50) gibi kabul ediliyor.

İkinci Haşiyenin İzahı:

Meseleyi doğru ve bütüncül bir şekilde anlamak için yine önce metnin kendisini daha sonra ise haşiyesini verelim;

 “İşte bu zâtın her söylediği sözü, etrafındaki bütün aklı başında olanlar, “Evet, evet, doğrudur” derler, tasdîk ederler. Belki şu memlekette dağlar, ağaçlar, bütün memleketi ışıklandıran büyük nûr lâmbası, (Hâşiye-2) onun işaret ve emirlerine baş eğmesiyle; “Evet, evet, her dediğin doğrudur” derler.”

Hâşiye-2: Büyük bir nûr lâmbası, güneştir ki, arzın şarktan geri dönmesiyle yeniden güneşin görünmesi, kucağında Peygamber’in (asm) yatmasıyla ikindi namazını kılmayan İmâm-ı Alî radıyallâhü anh, o mu‘cizeye binâen ikindi namazını edâen kılmış.”[3]

Sevgili Peygamberimizin (sav) peygamberliğini, getirdiği dinin esaslarını, öğretilerini, hükümlerini, Kur’ân’ı, hadislerini, fiil ve eylemlerini aklı başında olan herkes doğrular, kabul eder. Hatta Sevgili Peygamberimizi (sav) ağaçlar, taşlar, dağlar bile onaylamışlardır. -Hz. Peygamberin (sav) bu varlıklarla ilgili mucizeleri için 19. Mektup Mucizat-ı Ahmediye risalesine bakınız.- Onu onaylayanlardan biri de Dünyamızın diğer bir lambası olan Güneş’tir.

Rivayete göre “Resûlullah’ın (sav) başı Hz. Ali’nin (ra) kucağında iken ona vahiy geliyordu. Hz. Ali (ra) ikindi namazını kılmamıştı. Güneş battı. Sonra Resûlullah (sav);

- Ali (ra) namazını kıldın mı? dedi. Hz. Ali (ra);

- Hayır, deyince Allah Resûlü:

- Allahım! O, senin ve Resûlü’nün itaatinde idi. Ona güneşi geri getir.’ dedi.

Esma bint Umeys (ra) ;

- Ben güneşin battığını, battıktan sonra yeniden döndürüldüğünü gördüm’ dedi.”[4]


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Asay-ı Musa, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.219

[2] Daha geniş bilgi için bakınız; Ömer Okumuş, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1993, c.7, s. 94-99

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Asay-ı Musa, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.219

[4] Ebû Cafer et-Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-âsâr, thk. Şuayb el-Arnaût (Beyrut: Müessesetür-Risâle, 1994, c. 3, s. 92.


Yorum Yap

Yorumlar