Soru

Peygamberimizin Mucizelerinin Kuranın Hakkaniyetine Delil Olması

Peygamberimizin(sav) mucizeleri nasıl Kuran'ın hak kelam olduğuna delildir ve bu delil aynı zamanda nasıl Kuran'ın mucizesi olabilir izah eder misiniz?

Tarih: 3.01.2022 15:50:39
Okunma: 727

Cevap

Mucize, Allah (cc) tarafından yaratılan ve Peygamberlerin (aleyhimüsselam) üzerinde görünen, Peygamberlerin hakkaniyetine dair insanların benzerini yapmaktan aciz kaldığı harika olarak vukua gelen olaylardır. Allah'ın Peygamberlerini tasdik etmesini ifade eder. Ayrıca mucizeler muhataplarını aciz bırakan fiillerdir.

Malumdur ki Peygamber (asm) kendisi ümmi idi. Yani okuma ve yazması yok idi. Bununla beraber elinde öyle bir kitaptan bahsetti ki O’nu (asm) dinleyenler adeta büyüleniyordu. Çünkü bahsettiği şeyler insanlığın tam manasıyla ihtiyacı olmak ile beraber beşer kelamının çok fevkinde idi. O’nu (asm) dinleyenler eğer insaf ile dinlerse bahsettiği hakikatlerin birer vahiy olarak Allah'tan geldiğini teslimiyetle ikrar ediyor, aleyhinde olanlar ise yine harikalığını kabul ederek haşa O’nun (asm) sihir yaptığını ifade ediyorlardı. İşte Cenab- ı Hak Peygamberimizin (asm) üzerinde gösterdiği mucizeler ile O’nun (asm) hak bir Peygamber olduğunu tasdik etmiş muhataplarını da o mucizeler karşısında aciz bırakarak davalarının batıl olduğunu göstermiştir. İşte o mucizelerin en büyüğü ise Kur’an-ı azimüşşandır.

İslam âlimleri Hz. Peygamberin (sav) peygamberliği döneminde ortaya koyduğu bine yakın mucizelerini, aklî, hissî ve haberî mucizeler olmak üzere üç şekilde sınıflandırmıştır. Aklî mucizeye en büyük örnek olarak da Kur’ân-ı Kerim’i göstermişlerdir.

Çünkü Kur’ân; 1400 senedir tüm insan tabakalarına hitap edip tüm insanlığın dünya ve ahiret saadetini temin eden, başkalarının benzerini yapmaktan aciz kaldıkları büyük ve ebedî bir mucizedir. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de bu hakikati şöyle ifade eder: “Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın.” [1]

Hz. Peygamber (sav) de en büyük mucizesinin Kur’ân olduğunu bir hadisinde şöyle ifade etmiştir: “Bütün peygamberlere, kendi dönemlerinde yaşayan insanların iman edeceği birtakım mucizeler verilmiştir. Hiç şüphesiz bana ihsan edilen en büyük mucize, Allah’ın bana vahyettiği Kur’ân’dır.”[2]

Peygamber (asm) kendisine vahiy geldiğini söylemiş, umum insanlara da gelen vahiylere tabi olmalarını emretmiştir. Doğru sözlü olduğuna dair de hemen her taifeden mucizeler göstermiştir. Ayrıca geçmiş bütün Peygamberlerin mazhar oldukları mucizelerin daha mükemmeline mazhar olarak Peygamberlerin de en büyüğü olduğunu gösterdiği mucizeler ile isbat etmiştir.

Peygamberlerin mazhar oldukları mucizeler, gönderildikleri zamana ve içinde bulundukları kavmin hususiyetlerine göre farklılıklar arz etmiştir.

Meselâ, Hazret-i Musa (as) zamanında sihir çok ileri gitmiş olduğundan mucizeleri de sihirbazlara galebe çalacak tarzda gelmişti. Hazret-i İsa (as) zamanında tıp meşhur olmakla, gösterdiği mucizeler de o cihetten gelmiş ve ölüleri dahi Allah’ın izniyle diriltmiştir.

Bunun gibi, belâgat ve fesâhatin, şiir ve hitâbetin, kâhinlik ve gaybdan haber vermenin ve geçmiş ümmetlerin hâlini ve bazı yaratılış hâdiselerini bilmenin revaçta olduğu hatta zirveye çıktığı bir zamanda kendisine peygamberlik vazifesi verilen ve sözleri ve hâlleriyle Kurân’ın bir mucizesi olan Resûlullah’ın (asm) en büyük mucizesi de Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’dır.

Evet, 1400 senedir Kur’ân-ı Hakîm’e nazîre yapılamaması, bir benzer getirilememesi, asırlar ihtiyarladıkça Kur’ân’ın gençleşmesi (şebâbeti) yani hükümlerinin eskimeden hep ter u taze kalması, defalarca okunsa da usandırmaması (halâveti), geçmiş ümmetlerin hallerinden ahiret alemlerinin inceliklerine kadar dosdoğru haber vermesi, belâgati ve selâseti gibi sayısız mucizevî yönleriyle Kur’ân, Allah kelamı olup mucizeler mahzeni olduğunu kat‘î bir surette ispat ediyor. Demek Kur’ân-ı Hakîm’in her ciheti ve surelerinden harflerine kadar istisnasız her cüz’ü mucizedir; beşer, taklidinden acizdir.

Madem Kur’ân; okuma yazması olmayan ümmi bir Zat’ın yani Peygamber Efendimizin (sav) elinde bir fermandır. Öyleyse Hz. Peygamberin (sav) en büyük mucizesidir. Zira Kur’ân’da onlarca âyet-i kerîme Hz. Peygamberin (sav) risaletini yani peygamberliğini ilan etmektedir. Madem Kur’ân Allah kelamıdır ve mucizedir, öyleyse Kur’ân’ın ifadelerine göre Hz. Peygamber Allah’ın resûlüdür, Kur’ân da en büyük mucizesidir.

Yine Sevgili Peygamberimizin hak peygamber olduğunun yüzlerce delillerinden güzel ahlâkı O’nun (asm) yüce bir peygamber olduğunu ispata kafidir. Şöyle ki;

Sevgili Peygamberimiz (asm), 14 asır önce ahlâki değerlerin ayaklar altına alındığı, her türlü ahlâksızlığın pervasızca işlendiği bir toplumda dünyaya geldi. 23 sene gibi kısa bir zamanda o cahil ve bedevi kavmi o zamanın en medeni devletlerine üstâd olacak bir hale getirdi. Bu büyük ve köklü inkılabı gerçekleştirmesinde O’nun (sav) en büyük mucizesi Rabbimizin kelamı olan Kur’ân’dır. Kur’ân’dan sonra en büyük mucizesi ise bizatihi kendisidir. Yani sahip olduğu güzel ahlâkıdır. O öyle yüce ve benzersiz bir ahlâka sahipti ki; O’nun güzel ahlâkı Kur’ân’da “Şüphe yok ki sen büyük bir ahlâk üzerindesin.”[3] fermanıyla övülmüş ve bizler için model bir şahıs olduğu bildirilmiştir.

“Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”[4] buyuran Peygamberimiz hakkında Kur’ân şu önemli açıklamayı yapar: “And olsun ki, sizin için Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resulünde güzel bir örnek vardır.”[5]

Cenâb-ı Hak bu beyanı ile Hz. Peygamberin, bütün inananlara ve insanlara ahlâki açıdan model bir şahsiyet olduğunu bildirmektedir. Bu ilan, Hz. Peygamberin yalnız sözleri ile değil, fiil ve hareketleri ile de kendisine tabi olunacak tam bir model şahıs olduğunu göstermektedir.

Rabbimiz; edebin, güzel ahlâkın bütün çeşitlerini en yüksek seviyede Peygamber Efendimizde (sav) toplamıştır. Ta ki her cihetle biz ümmetine güzel bir model olsun.  Doğruluğuyla, adaletiyle, merhametiyle, güvenilirliğiyle, hayâsı ile, cesaretiyle, affediciliğiyle, yumuşak huyluluğuyla, tevâzusuyla, sabrıyla, cömertliğiyle, misafirperverliğiyle, nezaketiyle, iktisadıyla, idareciliğiyle, tevekkülüyle, takvasıyla hülasa sahip olduğu her çeşit güzel ahlâkıyla düşmanlarını dahi tasdike mecbur bırakmıştır. Öyleyse Sevgili Peygamberimiz (asm) sahip olduğu ahlâk-ı hamîdesiyle yani her türlü övgüye lâyık olan güzel ahlâk ile hak peygamber olduğunu tüm insanlığa göstermektedir.

İşte Kur’an, Hz. Peygamberden haber vererek bir mucizeyi göstermiş, Peygamber (asm) da kendi üzerinde tahakkuk eden mucizeler ile bahsettiği hakikatler ile Kur’an’ın hak Kelamullah olduğunu ispat etmiştir. Her ikisi de birbirini teyit eden mucizeler olmuşlardır. İşte bunun gibi Peygamberimiz (asm) kâinatın hemen her taifesinden mucizeler göstermek ile hak bir Peygamber olduğunu ispat etmiştir. Mucize gösterdiği her bir taife de anlattığı hakikatlere birer doğrulayıcı hükmüne geçmişlerdir.

Ayrıca Bakınız https://risale.online/soru-cevap/kuranin-en-buyuk-mucizesi

 

[1] Bakara, 2/23

[2] Buhârî, İ’tisâm, 1

[3] Kalem, 68/4

[4] Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381

[5] Ahzâb, 33/21


Yorum Yap

Yorumlar