Soru

Üç Cihetle Zarar

28. lemada "bir düstur" da geçen "hâriç dâirelerde olan o pedere ve o mürşide, üç cihetle zarar vermek sûretiyle, bir pederi aramaya ihtiyaç bırakmaz. " ve "Hem hâriçteki irşâda hevesli zâtlar, Risâle-i Nûr’un şâkirdleriyle meşgul olmamalı. Çünki kendileri üç cihetle zarar görmeleri muhtemeldir." .. açıklamalardaki üç cihet zarar aynı mıdır, farklı mı? Farklı ise bu üç cihet zararlar nelerdir, açıklar mısınız?

Tarih: 9.04.2014 15:24:13
Okunma: 5472

Cevap

Üç cihetle zarar aynıdır. Fakat bu zararların neler olduğunu tahmin edebiliriz. Şöyleki,

1. O mürşidin enaniyeti okşandığı için zarar görebilir.

2. Hariçten Risale-i nurlardan istifade etmek isteyenlerin gelmesine mani olabilir.

3. Hali hazırdaki talebeler o mürşide giderek risalelerden uzaklaşmış olurlar.

4. İman hizmeti zarar görebilir.

5. Risale-i nur talebeleri bana geliyor. Demek benim yolum doğru diye düşünerek Risale-i nura olan ihtiyacını fark edemeyebilir.

6. Takva dairesindeki Risale-i nur talebeleri ile uğraşırken irşada muhtaç olan namazsızlara hizmet geri kalmış olur.

Sorunuz münasebetiyle mektubu aşağıya alıyoruz.

Bir Düstûr

Risâle-i Nûr talebeleri, Risâle-i Nûr’un dâiresi hâricinde nûr aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa, Risâle-i Nûr’un penceresinden ışık veren ma‘nevî güneşe bedel, bir lâmbayı bulur, belki güneşi kaybeder. Hem Risâle-i Nûr’un dâiresindeki hâlis ve pek kuvvetli; ve herbir ferdine çok ruhları kazandıran; ve Sahâbenin sırr-ı verâset-i nübüvvetle meşreb-i uhuvvetkârânesini gösterenmeşreb-i hıllet ve meslek-i uhuvvet ise, hâriç dâirelerde olan o pedere ve o mürşide, üç cihetle zarar vermek sûretiyle, bir pederi aramaya ihtiyaç bırakmaz. Bir tek peder yerine, pek çok ağabeyleri buldurur. Elbette büyük kardeşlerin müteaddid şefkatleri, bir pederin şefkatini hiçe indirir.

 Dâireye girmeden evvel bulduğu şeyhini dâireye girdikten sonra da her ferd, o şeyhini ve o mürşidini, dâirede dahi muhâfazaedebilir. Fakat şeyhi olmayanlar, dâireye girdikten sonra, ancak dâire içinde mürşid arayabilir. Hem Risâle-i Nûr’unvelâyet-i kübrâ olan ve sırr-ı verâset-i nübüvvet feyzini veren ders-i hakāik dâiresindeki ilm-i hakîkat dahi, dâire hâricindeki 

tarîkatlere ihtiyaç bırakmaz. Meğer tarîkati yanlış anlasın. Yani güzel rüyalara ve hülyalara ve nûrlara ve zevklere mübtelâ; ve âhiret fazîletinden ayrı olan dünyevî ve hevesî zevkleri arzulayan; ve merciiyet makamını isteyen nefisperestler ola! Bu dünya dâru’l-hizmettir, dâru’l-mükâfât değildir. Ücret, külfet ve meşakkat ile ölçülür. Onun içindir ki ehl-i hakîkat,keşif ve kerâmetlerdeki ezvâk ve envâra ehemmiyet vermiyorlar. Belki bazen kaçıyorlar, setrini istiyorlar. Hem Risâle-i Nûr’un dâiresi çok geniştir, şâkirdleri pek çoktur. Hârice kaçanları aramazlar, ehemmiyet vermezler.Belki daha içlerine almazlar. Her insanda bir kalb var. Bir kalb ise, hem dâirede, hem hâriçte olamaz. Hem hâriçteki irşâda hevesli zâtlar, Risâle-i Nûr’un şâkirdleriyle meşgul olmamalı. Çünki kendileri üç cihetle zarar görmeleri muhtemeldir. Takvâ dâiresindeki talebeler irşâda muhtaç olmadıkları gibi, hâriçte kesretli namazsızlar var.Onları bırakıp bunlarla meşgul olmak, irşâd değildir. Eğer bu şâkirdleri severse, evvelen dâire içine girsin. O şâkirdlerepeder değil, belki kardeş olsun. Fazîleti varsa, ağabeyleri olsun. Hem bu hâdisede göründü ki; Risâle-i Nûr’aintisâbın çok ehemmiyeti var ve çok pahalıya düştü. Ve buna bu fiyatı veren ve o yolda bütün âlem-i İslâm nâmına dinsizliğe karşı mücâhid vaz‘iyetini alan aklı başında bir adam, o elmas gibi mesleğini terkedip, başka mesleklere giremez. Saîdü’n-Nûrsî (28. Lema)


Yorum Yap

Yorumlar