İhlas risalesinde İmam Ali (k.v) ve Gavsı Azam Abdülkadir Geylani (ks) Hazretlerinden bahisle; "böyle manevi kahramanları arkanızda zahir başınızda üstad bulmak isterseniz ihlası tammı kazanınız" deniliyor. Bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yani tam ihlasla hizmet eden bir Nur Talebesi onların ruhaniyetleriyle yapacakları yardımları görmeye başlarlar.Zorlukları kolayca aşmak gibi, muhtemel bazı zararlardan korunmak gibi, hizmet kapılarının kolaylıkla açılması gibi...
Bu elbette onlarla bizzat görüşmek değildir. Çok defa bu yardımın onlardan geldiğinin bile farkına varılmaz. Zaten onların tasarrufuyla dahi olsa, bütün iyilik ve ihsanlar ancak Allah'ın lutfetmesiyle olabilir.
O zatların tasarruflarına dair Risale-i Nur'dan üç iktibas yapıyoruz:
1- "(Şefkat Tokatları Risalesi'nde) Hizmet-i Kur'aniyenin bir silsile-i kerameti ve o hizmet-i kudsiyenin etrafında izn-i İlahî ile nezaret eden ve himmet ve duasıyla yardım eden Gavs-ı A'zam'ın bir nevi kerameti beyan edilecek. Tâ ki, bu hizmet-i kudsiyede bulunanlar, ciddiyetlerinde, hizmetlerinde sebat etsinler." (10. Lem'a)
2- "Sergüzeşt-i hayatımda geçen ve çoğunu gizlediğim çok hârika vâkıalar vardı. Kendimi hiç bir vecihle keramete lâyık görmediğim için onları bâzan tesadüfe, bâzan da başka esbaba isnad ediyordum. Şimdi kanaatım geliyor ki, o hârikalar, Gavs-ı A'zamın bir silsile-i kerametini teşkil ederler. Demek onun duasiyle, himmetiyle, ona kerameten ve bize ikram nev'inden, bir nevi inâyet-i İlâhiyyeye mazhar olmuşuz.
Ezcümle, ben menfî olarak İstanbul'a getirildiğim vakit bir zaman Meşihat-ı İslâmiye dairesinde bulunan Dâr-ül-Hikmet-il-İslâmiyedeki hizmet-i Kur'aniyeye çalıştığım için, o alâkadarlık cihetinde: Meşihat dairesi ne haldedir? Diye sordum.
Eyvah! Öyle bir cevab aldım ki; ruhum,- kalbim ve fikrim titrediler ve ağladılar. Sorduğum adam dedi ki: "Yüzer sene envar-ı Şeriatın mazharı olmuş olan o daire şimdi büyük kızların lisesi ve mel'abegâhıdır." İşte o vakit öyle bir hâlet-i ruhiyeye giriftar oldum ki, dünya başıma yıkılmış gibi oldu. Kuvvetim yok, kerametim yok, kemal-i me'yusiyetle ah vah diyerek dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih oldum. Ve bizim gibi kalbleri yanan çok zatların hararetli ahları, benim âhıma iltihak ettiler. Hâtırıma gelmiyor ki, acaba Şeyh-i Geylânî'nin duasını ve himmetini, duamıza yardım için istedim mi, istemedim mi? Bilmiyorum.
Fakat her halde o eskidenberi nurlar yeri olmuş bir yeri zulmetten kurtarmak için, bizim gibilerin ahlarını ateşlendiren onun duasıdır ve himmetidir. İşte o gece meşihat kısmen yandı; herkes vâesefâ dedi. Ben ve benim gibi yananlar, Elhamdülillâh dedik. Zannederim ki, bu fakir millete ikiyüz milyon zarar veren adliye dairesindeki yangında böyle bir mânâ var. İnşâallah bu da bir îkaz ve intibahı verecektir. Ateş bâzan sudan ziyâde temizlik yapar." (Sikke-i Tasdik, 8. Lem'a)
3- "Bir âlem-i manada Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallâhü Anh'ın ilminden sordum: "Acem harfleri yazdırıldı"demişsin, muradın nedir? Dedi: "ucmin" yani hecevâri terkipsiz ve vakflarda olduğu gibi rakamvâri, şekilsiz harflerdir ki [Latinî hurufudur.] Lâ-dini zamanında taammüm eder.
Sonra sordum, Ercüzende benden bahs ile 'kendini muhafaza et' demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük, fakat kendimizi muhafaza edemedik. Bu belaya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risale-i Nur'dan bahs ve işaretin yok mu? dedim. Dedi, Yalnız işaret değil, belki Celcelûtiyemde tasrih ediyorum (açıklıyorum)." (Sikke-i Tasdik, 28. Lem'a)