Evet, Tabiat Risalesi'nin bir çok yerinde bu tabir kullanılmaktadır. Birkaçını aktaracak olursak;
Ekser mevcûdâtta, hususan zîhayatta görünen basîrâne ve hakîmâne olan san‘at ve îcâd, Şems-i Ezelî’nin kalem-i kader ve kudretine verilmezse, belki kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata ve kuvvete isnâd edilse lâzım gelir ki; tabiat, îcâd için her şeyde hadsiz ma‘nevî makine ve matbaaları bulundursun; veyahud her şeyde, kâinâtı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet dercetsin.1
... hadsiz, câmid, câhil, mütecâviz, şuûrsuz, karmakarışıklık içinde, kör, sağır esbâb-ı tabîiyenin karmakarışık ellerine ve hadsiz imkânât yolları içinde ictimâ‘ ve ihtilât ile, o esbâbın körlüğü ve sağırlığı ziyâdeleştiği halde; o muntazam mevzûn ve vâhid bir mevcûdu onlara isnâd etmek, yüz muhâli birden kabûl etmek gibi akıldan uzaktır.2
Tabiat Risalesi'nde tabiat için kullanılan “kör, sağır, şuursuz, câhil” ifadeleri hakaret için değil, tabiatın yaratıcı olamayacağını aklen göstermek için kullanılmıştır. Çünkü tabiat dediğimiz şey, kanunların toplamıdır. Kendi başına gören, işiten, düşünen, plan yapan bir varlık değildir. Eğer kâinattaki mükemmel düzen ve hikmetli sanat, Allah’a değil de tabiata verilirse, o zaman şuursuz tabiatın her şeyin içinde fabrikalar, matbaalar ve ilim-kudret dolu atölyeler bulundurması gerekir ki bu imkânsızdır. Meselâ tabiatın bir arının göz gibi ince bir sanat eserini yapabilmesi için sonsuz ilim ve kudrete sahip olması gerekirdi. Halbuki görüyoruz ki tabiatın böyle bir gücü yoktur. Bu yüzden mükemmel, düzenli, hikmetli yaratılışı kör ve sağır sebeplere dayandırmak, yüzlerce yalanı kabul etmek kadar akıl dışıdır.
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 191.
Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, s. 188.

