Soru

Ruh Kanun mudur? "Ruh, Vücûd-u Hâricî Giydirilmiş Bir Kanundur" Cümlesinin İzahı / Lemaat

Lemeat Risalesinde geçen; "Ruh vücûd-u hâricî giydirilmiş bir kanundur" başlıklı kısmı cümle cümle izah edebilir misiniz? Ruh nasıl kanun oluyor?

Tarih: 6.01.2025 12:26:24

Cevap

“Ruh vücûd-u hâricî giydirilmiş bir kanundur”

"Ruh bir nûrânî kanundur, vücûd-u hâricî giymiş bir nâmustur. Şuûru başına takmış. Bu mevcûd ruh, şu ma‘kūl kanuna olmuş iki kardeş, iki yoldaş. Sâbit ve hem dâim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi hem âlem-i emir, hem irâde vasfından gelir. Kudret vücûd-u hissî giydirir, şuûru başına takar. Bir seyyâle-i latîfeyi o cevhere sadef eder. Eğer envâ‘daki kanunlara kudret-i Hâlık vücûd-u hâricî giydirirse, her biri bir ruh olur. Ger vücûdu ruh çıkarsa, başından şuûru indirirse, yine lâyemût kanun olur."[1]

Kanun: Cenâb-ı hakkın kâinata koymuş olduğu ilahî yasalar, kâinatta Allah’ın koyduğu değişmez nizam.

Vücud-u harici: Allah'ın kudretiyle yaratılmış her çeşit varlığı içine alan bir tabir.

Ruh: “Ruh zîhayat (hayat sahibi), zîşuur (şuur sahibi), nuranî vücud-u haricî (nurlu bir vücud) giydirilmiş, câmi' (pek çok sıfatları olan), hakikatdar (hakikatli), külliyet kesbetmeğe (manen gelişmeye) müstaid (kabiliyetli) bir kanun-ı emrîdir (Allah’ın emrinden gelen bir kanundur).[2]

Yeryüzündeki bütün kanunlar gibi ruh da bir kanundur ve âlem-i emirden gelmiştir. Ancak ruhun diğer kanunlardan temel farkı, Ruh müstakil bir varlıktır. Yani ruh, varlık âlemine çıkmıştır ve ona Allah’ın kudreti taalluk etmiştir.  Yani nurânî bir vücud giydirilmiş, irade ve emirden gelen nuranî bir varlıktır. Diğer kanunlar gibi bir düzene işaret eder; ancak farkı şuurlu ve somut bir varlık olmasıdır.

Ruh, bizzat müstakil olarak vardır, ancak diğer kanunların kendileri hakiki olarak bir varlık değillerdir. Biz kanunların sadece etkilerini görürüz ve onları varmış ve iş yapıyormuş zannederiz. Ancak ruh böyle değildir, ruh gerçekten vardır. Yalnızca latif ve nuranî bir yapıya sahip olduğu için onu göremeyiz. Kanunları göremememizin sebebi, onların latif olmaları değil, vücud-u hâricîlerinin (dışsal bir varlıklarının, somut bir varlık) olmamasıdır.

"Kudret vücûd-u hissî giydirir, şuûru başına takar."

Allah’ın kudreti, ruhu hisli bir varlık olarak yaratır (vücûd-u hissî). Ona bilinç (şuur) ve bir varlık elbisesi giydirir. Böylece ruh, yalnızca soyut bir ilke değil, aynı zamanda somut ve şuurlu bir varlık olur.

Örneğin, ruhun şuuru vardır; fakat kanunların şuuru yoktur. Ruh da diğer kanunlar gibi emir âleminden ve Allah’ın irade sıfatından gelir. Ancak ruha, Allah’ın kudreti taalluk ettiği için varlık âleminde bir gerçekliğe sahiptir. Yani ruh, gerçekten varlık âleminden bir şeydir.

"Eğer envâdaki kanunlara kudret-i Hâlık vücûd-u hâricî giydirirse, her biri bir ruh olur."

Şöyle düşünelim: Allah, var olan herhangi bir kanuna vücud-u hâricî (somut bir varlık olmayı) verseydi, o kanun da ruh sahibi olurdu. Örneğin, bir ağacın teşekkül/meydana gelme kanununa vücud-u hâricî verilseydi, o zaman ağaçlar da ruh sahibi olurlardı. Ancak bu durum gerçekleşmediği için ağaçlar sadece hayat sahibidir, ruh sahibi değildir. Yani bir kanuna vücud verilirse, ruh haline gelir. Fakat, kâinattaki diğer kanunlara –örneğin çekim kuvveti, suyun kaldırma kuvveti veya bitkilerdeki teşekkül kanunları– kudret taalluk etmemiştir. Bu nedenle bu kanunlar varlık âlemine çıkmamıştır.

"Ger vücûdu ruh çıkarsa, başından şuûru indirirse, yine lâyemût kanun olur."

Veya şöyle düşünelim; Allah, ruhun vücud-u hâricîsini kaldırsa ve şuuru ondan alsa, ruh varlık âleminde müstakil olma halini kaybeder ve bir kanun gibi olurdu. Böyle bir durumda, ruh sahiplerine sadece "hayat sahibi" denir, fakat "ruh sahibi" denmez. Eğer Allah ruhun varlık elbisesini çıkarsa ve ondan şuuru alsa, ruh yine bir kanun haline dönerdi. Bu durumda, ruh artık şuurlu bir varlık değil, yalnızca değişmeyen bir yasa olurdu.

 Bediüzzaman Hazretleri, kanun ve ruhun daimiliğini de şöyle izah eder:

"Ruha bir derece müşâbih (benzer) ve ikisi de âlem-i emirden ve irâdeden geldiklerinden, masdar i‘tibâriyle ruha bir derece muvafık (uygun), fakat yalnız vücûd-u hissî olmayan nev‘lerde hükümrân olan kavânîne (kanunlara) dikkat edilse ve o namuslara (kanunlara) bakılsa, görünür ki, eğer o kānûn-u emrî vücûd-u hâricî giyse idi, o nev‘lerin birer ruhu olurdu. Halbuki o kanun dâimâ bâkîdir. Dâimâ müstemir, sâbittir. Hiçbir tagayyürât ve inkılâbât, o kanunların vahdetine te’sîr etmez, bozmaz…"[3]

Ayrıca ruh ile alakalı geniş bilgiler için lütfen bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/ruh-hakkinda

https://risale.online/soru-cevap/ruh-nedir

https://risale.online/soru-cevap/ruhun-isbati

https://risale.online/soru-cevap/ruhun-kuvveleri


[1] Bediüzzaman Saidi Nursi, Sözler, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 328

[3] Bediüzzaman Saidi Nursi, Sözler, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 196


Yorum Yap

Yorumlar