Şirk mümkün müdür? İzah eder misiniz?
ŞİRK İMKÂNSIZDIR
Kâinatta görünen mükemmel düzen ve intizam şirkin olmadığını ve kâinatın tek bir yaratıcısı olduğunun en büyük delilidir.
Mesela bir padişah, hâkimiyeti dairesinde devletin selameti için kendi oğlunun dahi müdahalesini kabul etmez. Âciz ve yardıma muhtaç bir padişah bile başkasının kendi hâkimiyetine müdahalesini istemezken; sonsuz kudret, hâkimiyet ve Rububiyet sahibi olan Cenab-ı Hak şirk ve müdahaleyi şiddetle reddetmez mi?
Nasıl ki bir memlekette iki padişah, bir ilde iki vali, bir köyde iki muhtar olsa orada işler karışır ve düzen bozulur. Onun içindir ki nihayetsiz hâkimiyetiyle bütün kâinata hükmeden Rabbimiz şirki ve müdahaleyi reddetmiştir. Demek, hâkimiyetin en esaslı vazgeçilmez bir kanunu, başkasının müdahalesini kabul etmemektir.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde buna işareten şöyle buyurmuştur: “Eğer o ikisinde(yerde ve gökte )Allah’tan başka ilahlar bulunsaydı elbette o ikisi ( ve onlarda bulunan intizam) fesada uğrardı( bozulup giderdi).”[1]
Mesela kör, sağır, cahil ve acemi bir adam Avrupa'ya gitse; fabrikaları gezse ve o fabrikalarda usta gibi çalışarak çok mükemmel ve sanatlı işler yapsa, insanları hayrette bırakmaz mı? Zerre miktar şuuru olan bilir ki: O adam, gizli bir zatın sevk ve idaresiyle bu işleri yapabilir.
Aynen öyle de, ilmi, aklı, kuvveti olmayan zerrelerin bir bitkiyi, bir hayvanı ve bir insanı vücuda getirmeleri mümkün müdür? Elbette mümkün değildir.
Çünkü bir zerreye baktığımızda birçok işte çalıştırıldığını görüyoruz. Zerre ayrı ayrı her sanatlı şeye girip işliyor. Bitkilere girip usta gibi iş görüyor. Hayvanların vücuduna girip mükemmel işler yapıyor. Aynı zamanda insan vücudunda da hünerli sanatkâr gibi harika bir şekilde çalışıyor. Kandaki alyuvarlara yardımcı olup çalıştığı gibi göz bebeğinde de ayak parmağında da iş görebiliyor. Açıktır ki bütün bu işleri zerrenin kendi kendine yapması mümkün değildir.
İşte zerreye bütün bu işleri yaptıran öyle bir zat olmalıdır ki, hem bir zerreye hem bütün zerrelere hem de zerrelerin iş yapmış olduğu her şeye hâkim olsun ve hepsinin yaptıklarından haberdar olsun.
Hem mesela, insan simasına bir bakalım. İlk insan olan Adem (a.s) dan günümüze kadar gelen insanların hiç birinin yüzü diğerinin aynısı değildir. İnsanın siması, sesi, parmak izi gibi özelliklerinin birbirinden farklı yaratılabilmesi için geçmiş ve gelecek bütün insanların bu özelliklerini bilmek gerekir. Bu da gösteriyor ki, ilk insanı yaratan kim ise diğer bütün insanları da yaratan aynı zattır. Eğer başka eller insanın simasına karışsa idi, bu farklılıklar olmazdı.
Hem mesela dünyamız normal bir insanın yaklaşık olarak yirmi beş bin senede gidebileceği bir mesafeyi bir senede kat ediyor. Dünya bu bir senelik seyahatinde çok mühim vazifeleri görür. Dünyanın gözü, kulağı, akıl ve şuuru olmadığı halde gezdiği yerleri ve süreleri karıştırmaması onu seyahat ettiren zatın ne kadar intizamlı iş gördüğünü gösterir. Elbette dünya ile beraber bu koskoca gezegenleri güneş etrafında bir sapan taşı gibi döndürebilecek kuvvete sahip bir Zat olmalıdır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, zerrelerden yıldızlara kadar her şey, kâinatı yalnızca Allah’ın yarattığını ve idare ettiğini göstermektedir. Yani kâinatın her yerinde tevhid hakikatinin mührünü görmek mümkündür. Demek ki, en küçük şeyden en büyük şeye kadar kâinatın hiçbir yerinde şirke yer yoktur.