İnsanın yaratılışındaki en büyük gaye, Rabbini tanımak ve O’na yakınlaşmaktır. İnsan çoğu zaman Allah’ı ya büyük şeylerde görür, ya da küçük olaylarda O’nun hikmetini fark etmekte zorlanır. Oysa Allah’ın birliğini ifade eden vahidiyet ve ehadiyet kavramları, insana bu dengeyi öğretir.
Vahidiyet, Allah’ın birliğini kâinat çapında gösterir. Güneşin doğuşu, yıldızların hareketi, göklerin nizamı hep O’nun kudretine delildir. Bu tecelli insana Allah’ın büyüklüğünü, azametini ve sınırsız gücünü hatırlatır. Ancak bazen bu geniş bakış, insanı Allah’tan uzakmış gibi hissettirebilir. “O kadar büyük bir Rab, benim küçük hâlimle neden ilgilensin?” düşüncesi, kalpte bir mesafe doğurabilir.
İşte burada ehadiyet kavramı devreye girer. Ehadiyet, Allah’ın birliğinin her bir varlıkta, her bir olayda ve hatta insanın kalbinde dahi tecelli ettiğini bildirir. Bir damla suda bile Allah’ın Rezzak, Rahman, Hakîm gibi isimleri okunur. Küçük bir çiçek, ilahî bir sanat eseri olarak insanın kalbine Rabbini tanıtır. Böylece kul anlar ki, Allah sadece kâinatın değil, kendi kalbinin de Rabbidir.
Bu iki kavramın birleşimi, imanı kuru bir bilgi olmaktan çıkarır; yaşayan bir şuur hâline getirir. Vahidiyet, insana Allah’a karşı haşyet (saygılı korku) verirken; ehadiyet, O’na karşı muhabbet (yakınlık) kazandırır. Biri kudreti, diğeri şefkati gösterir. Kul bu iki tecelliyi birlikte fark ettiğinde, hem Allah’ın büyüklüğünü hisseder, hem de O’nun kendisine şah damarından daha yakın olduğunu bilir.
Pratik hayatta bu idrakin kazandırdığı en önemli şey, huzurdur. İnsan büyük olaylarda Allah’ın kudretine, küçük hadiselerde ise O’nun hikmetine yöneldiğinde, hiçbir şeyin tesadüf olmadığını görür. Böylece her durumda Rabbine dayanır, sabır ve teslimiyetle hareket eder.
Sonuç olarak, Allah’ı hem kâinatın büyüklüğünde hem bir kalp atışının inceliğinde görmek, gerçek tevhid şuuruna ermek demektir. Çünkü vahidiyet, Allah’ın azametini; ehadiyet ise O’nun yakınlığını bildirir. Bu iki tecelliyi bir arada hisseden insan, hem aklıyla hayret eder, hem kalbiyle huzur bulur.

