Soru

"Hazret-i Şeyh’in vefatından sonra hayatta oldukları gibi tasarrufları, ehl-i velâyetçe kabûl edilen üç evliyâ-yı azîmenin en a‘zâmı bu Hazret-i Gavs-ı Geylânî’dir. Demiş: اَفَلَتْ شُمُوسُ الْاَوَّل۪ينَ وَشَمْسُنَٓا اَبَدًا عَلٰي فَلَكِ الْعُلٰي لَا تَغْرُبُ fıkrasıyla, ba‘de’l-memât duâ ve himmetiyle mürîdlerinin arkasında ve önünde bulunmasıyla böyle hârika kerâmet-i acîbe ile meşhur olan bir zâtın, elbette böyle bir zamanda kıymetdar bir hizmet-i Kur’âniyeyi bir mürîdinin vâsıtasıyla yapılacağını görmesi ve göstermesi şânındandır. Şeyh’in bahsettiği ehemmiyetli mürîdi ve talebesi ve himâyegerdesi olan şahsın binden sonra, on dördüncü asırda geleceğine bir îmâdır."

Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?

Tarih: 1.02.2025 01:04:02

Cevap

Hazret-i Şeyh’in vefatından sonra hayatta oldukları gibi tasarrufları, ehl-i velâyetçe kabûl edilen üç evliyâ-yı azîmenin en a‘zâmı bu Hazret-i Gavs-ı Geylânî’dir.

Vefatından sonra hayatta oldukları gibi tasarrufları Allah’ın velî kulları tarafından kabul edilen üç büyük evliyanın en büyüğü Hazret-i Gavs-ı Geylânî’dir. Diğerleri; Hayat Bin Kays el- Harrânî[1] ve Ma’ruf-i Kerhî Hazretleri’dir.[2]

Elbette her velinin tasarrufu görülebilir. Fakat bu bahsi geçen zâtlar, öldükten sonra kerâmetleri ve tasarrufları çok görüldüğü ve çok meşhur oldukları için söylenmiştir.
Yoksa bu söz, diğer evliyaların vefatından sonra tasarruf ve kerâmet sâhibi olmadıklarını göstermez.

Demiş: اَفَلَتْ شُمُوسُ الْاَوَّل۪ينَ وَشَمْسُنَٓا اَبَدًا عَلٰي فَلَكِ الْعُلٰي لَا تَغْرُبُ fıkrasıyla, ba‘de’l-memât duâ ve himmetiyle mürîdlerinin arkasında ve önünde bulunmasıyla böyle hârika kerâmet-i acîbe ile meşhur olan bir zâtın, elbette böyle bir zamanda kıymetdar bir hizmet-i Kur’âniyeyi bir mürîdinin vâsıtasıyla yapılacağını görmesi ve göstermesi şânındandır.

“Evvelkilerin güneşleri battı.  Bizim güneşimiz ise yüce felekte ebedî olarak batmayacaktır.” diyerek vefatından sonra asırlar boyunca dua ve yardımlarıyla müridlerinin arkasında her daim destekçi ve önlerinde âdeta deniz feneri gibi rehber ve model olan Abdulkadir Geylani Hazretlerinin muhteşem hayatı, baştan sona harikalarla doludur. Öyle ki, 91 yıllık hayatı hep keramet ve harikalarla geçmiş ve nihâyette çok yüksek bir makama erişmiştir. Öyle yüksek bir makam ki, kendi dönemindeki kâfirler dahi O’nun bu yüksek faziletini ve eşsiz ahlâkını inkâr edememiş, kabul etmişlerdir.

Elbette, böylesine şerefli bir mertebede bulunan Şeyh Geylanî’nin (ks), Allah’ın izniyle en dehşetli bir zamanda en büyük Kur’ân hizmetini yapacak bir müridini (Üstad Bediüzzaman) görmesi ve O’na teselli ve güvence verip Allah’ın izniyle her daim O’nu koruyup kollaması, Gavs’ı A’zam ünvanına sahip Abdulkadir Geylani Hazretlerinin yüksek makamının, şan ve şerefinin bir gereğidir.

Şeyh’in bahsettiği ehemmiyetli mürîdi ve talebesi ve himâyegerdesi olan şahsın binden sonra, on dördüncü asırda geleceğine bir îmâdır.[3]

Hz. Gavs’ın, beş beyitinde isimleriyle ve lâkaplarıyla açıkça bahsettiği ve yaşadığı hadiselere tam tarihiyle işaret edip hususi koruması altına aldığı bu asırdaki ehemmiyetli talebesi ve müridi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’dir. Ve bu müridinin (Hz. Üstad) hicrî bin senesinden sonra 14. hicrî asırda geleceği ise, beyitlerinin ebced hesabıyla tam olarak ortaya çıkmakta, böylece Abdulkadir Geylani Hazretlerinin açık ve net bir kerameti de görülmektedir.


[1]  Hayat Bin Kays el- Harrânî Hazretleri; Harran'da doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ömrünün elli yı­lına yakınını Harran'da geçirmiş büyük bir velidir. Harran’da adını taşıyan mescidin kıble tarafında inşa edilen zâviyesinde irşad faaliyetinde bulunan Hayât b. Kays, bölgenin en çok saygı gösterilen şeyhi haline gelmiş ve çevresinde birçok mürid toplanmıştır. Öldükten sonra tasarrufu devam eden keramet sahibi, önemli bir şahsiyettir. 581 (m.1185) yılında Har­ran'da vefat ederek Harran dışına defnedilmiştir. (Rahmetullahi aleyh)

[2] Ma’ruf-i Kerhî Hazretleri; Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Bağdât’ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhî denilmiştir. Tasavvufta örnek, Hak Teâlâya giden yolun rehberi, çeşit çeşit latifelerle seçilmiş, zamanındaki âşıkların efendisidir. Tasavvuf tarihinin en büyük şahsiyetlerinden olan Mar‘ûf-i Kerhî’nin önemi daha çok Kādiriyye, Halvetiyye, Nakşibendiyye, Rifâiyye, Desûkıyye, Mevleviyye, Safeviyye, Ni‘metullāhiyye, Nurbahşiyye, Bektaşiyye gibi Sünnî ve Şiî birçok tarikatın silsilesinin kendisiyle devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Öldükten sonra tasarrufu devam eden keramet sahibi, önemli bir şahsiyettir. 200 (m. 815) senesinde Bağdât’ta vefât etmiştir. (Rahmetullahi aleyh)


Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar