Soru

"Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân’ın hizmetindeki kudsiyete, kerâmetkârâne olarak sekiz yüz sene evvel Gavs-ı A‘zam ünvanıyla bihakkın iştihâr eden Kutb-u A‘zam Şeyh-i Geylânî, نَظَرْتُ بِعَيْنِ الْفِكْرِ ف۪ي حَانِ حَضْرَت۪ي ٭ جَل۪يبًا تَجَلّٰي لِلْقُلُوبِ فَجَنَّتْ fıkrasıyla başlayan kasîdesinin âhirinde, Mecmûatü’l-Ahzâb’ın birinci cildinin beş yüz altmış ikinci sahîfesinde, beş satırla şu zamanda hizmet-i Kur’âniyedeki hey’ete ve başta bulunan Üstâdımıza beş vecihle bakıyor ve gösteriyor. İşte o beş satır şudur:"

Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?

Tarih: 23.01.2025 20:41:43

Cevap

Gavs-ı A’zam ve Kutb-u A’zam ünvanlarına sahip olup harika kerametleriyle meşhur olmuş olan Abdulkadir Geylani Hazretleri (ks), sekiz yüz sene evvelinden bu asırdaki Kur’ân hizmetinin (Risale-i Nur davası) kutsal, yüce ve safi bir hizmet olduğunu haber vererek apaçık bir keramet göstermektedir.

“Huzurum anında kalplere tecelli edip birdenbire o kalpleri celbeden bir sevgiliye tefekkür gözüyle baktım.”[1] fıkrasıyla başlayan kasîdesinin son kısmında, Mecmûatü’l-Ahzâb’ın[2] birinci cildinin beş yüz altmış ikinci sahîfesinde, beş satırlık beyitiyle bu zamanda Kur’ân’a hizmet eden Nur talebelerine ve en başta bulunan Hz. Üstad’a beş tarzla bakıp haber veriyor. 

Şeyh Geylânî (ks), bu gelecek beş satırlık kasîdesinde elbette dindeki imtihan sırrına zıt bir şekilde açık ifadelerle konuşmuyor. Fakat hitap ettiği zatın vasıfları, birebir Bediüzzaman Hazretleri ile münasip düşüyor ve son satırında da “Said” ismini açıkça zikrediyor.

İşte o beş satır ve anlamı şöyledir:

تَوَسَّلْ بِنَا ف۪ي كُلِّ هَوْلٍ وَشِدَّةٍ ٭ اَغ۪يثُكَ فِي الْاَشْيَٓاءِ دَهْرًا بِهِمَّت۪ي

Her tehlike ve sıkıntıda bizimle tevessül et.  Himmetimle her şeyde her zaman sana yardım edeyim.

اَنَا لِمُر۪يد۪ي حَافِظًا مَا يَخَافُهُ ٭ وَاَحْرُسُهُ ف۪ي كُلِّ شَرٍّ وَفِتْنَةٍ

Ben müridimi korktuğu her şeyden muhafaza ederim. Onu her kötülük ve fitneden korurum.

مُر۪يد۪ٓي اِذَا مَا كَانَ شَرْقًا وَمَغْرِبًا ٭ اَغِثْهُ اِذَا مَا سَارَ ف۪ٓي اَيِّ بَلْدَةٍ

Müridim şarkta ve garbda olduğu zaman; Herhangi bir ülkeye gittiğinde ona yardım ederim.

فَيَا مُنْشِدًا نَظْم۪ي فَقُلْهُ وَلَا تَخَفْ ٭ فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Ey benim nazmımı okuyan! Onu söyle ve korkma! Çünkü şüphesiz sen inâyet gözüyle korunmaktasın.

وَكُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْتِ لِلّٰهِ مُخْلِصًا ٭ تَع۪يشُ سَع۪يدًا صَادِقًا بِمَحَبَّت۪ي

Muhlis olarak Allah için vaktin Abdulkadir’i ol. Benim muhabbetimle Said ve sadık olarak yaşarsın.


[1] Mecmuatü'l-Ahzab, Şazeli cildi, s.560

[2] Mecmuatü’l Ahzab; Osmanlı’nın en büyük âlim ve evliyalarından olan 1813-93 yılları arasında yaşamış Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî Hazretlerinin derlediği üç ciltlik bir dua, zikir ve evrad kitabıdır. Mecmuatü’l Ahzab’ın içine aldığı zikir ve dualar, bizzat kendine ait olmayıp İslam âleminde meşhur olan Hz. Ali, Şeyh Abdulkâdir-i Geylanî, İmam Şazelî, Şah-ı Nakşibend, Muhyiddin-i Arabî gibi zahirî ve batınî ilimlerde büyük mertebelere ulaşmış en yüksek şahsiyetlere aittir. Nakşi Tarikatinin İmam-ı Rabbanî’den sonra gelen üçüncü büyük temsilcisi olan Mevlana Halid-i Bağdadî Hazretleri tarafından, halifesi Ahmed bin Süleyman el-Evradî vasıtasıyla irşad olunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri, Gümüşhanevî Hazretlerinin Mecmuatü’l Ahzab isimli bu dua mecmuasından çok istifade etmiştir. Bu istifadesi dolayısıyla kendilerini manevi üstadlarından sayar ve şöyle der: Has (en seçkin) üstadlarımın dairesinde Gümüşhane'li ve Mecmuatü'l-Ahzab sahibi Hazret-i Ahmed Ziyaeddin Kuddise sırruhu…” (13. Şua)

 


Yorum Yap

Yorumlar