“Hulefâ-i Râşidîn’den sonra Kur’ân ve Sünnete en fazla uymuş devlet Osmanlı’dır” şeklindeki iddia, mutlak bir hüküm olarak ileri sürülürse doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü tarih boyunca ehl-i sünnet çizgisinde yaşamış ve İslâm’a büyük hizmetler yapmış pek çok devlet vardır: Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Eyyûbîler, Harzemşahlar, Gazneliler, Memlûklar ve daha niceleri… Bunların her biri dönemlerinde İslâm'a hizmet etmiş, dini korumuş, ilmi desteklemiş, dine karşı gelenlerle mücadele etmişlerdir.
Bu yüzden “en çok hangisi sünnete uydu” diye kesin bir kıyaslamaya girişmek hem zordur hem de doğru bir yaklaşım değildir. Hepsinin şartları, imkânları, imtihanları farklıdır. Allah hepsinden razı olsun. Her biri kendi devrinde İslâm’ı yaşatma ve koruma vazifesini bir şekilde yerine getirmiştir. Bediüzzaman Hazretlerinin Osmanlı devleti ile ilgili söylediği sözlerden bazıları şunlardır:
Bu Osmanlı ordusunda, belki yüz bin evliyâ var.1
Üç-dört asır zaman-ı fetretten sonra يَاْتِ اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ âyetinin sırrına mazhar olan Osmanlı âdil padişahları, hadîs-i şerîfteki istikameti yerine getirmeye çalıştıklarından, hadîsin hükmüyle ümmet için bin sene hilâfet-i İslâmiyeye ve şer‘-i şerîf üzerinde giden hükûmetin idâmesine vâsıta oldular.2
Milliyet bir vücûddur. Ruhu İslâmiyet, aklı Osmaniyet, cismi sizde Türklük ve Kürdlüktür.3
Şu memâlik-i Osmâniye, umum enbiyânın mahall-i zuhûru ve devlet-i mütemeddine-i sâlifenin mehd-i teşekkülü ve şems-i İslâmiyet’in maşrık-ı tulûu olduğundan, insanların fıtratlarında ektikleri bu üç isti‘dâdât-ı kemâl bu hürriyetin yağmuru ile neşv ü nemâ bulsa, herkesin isti‘dâdı ve fikr-i münevverinin dal ve budakları, şecere-i tûbâ gibi her tarafa açacaktır.4
...Tam hürriyet-i şer‘iyeyi tatbîk eden Devlet-i Osmâniyedir.5
Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadelerinde anlatılmak istenen şudur: Osmanlı Devleti, uzun bir fetret döneminden sonra İslâm’ın yeniden yükselmesine vesile olmuştur. Adaletli padişahlarıyla Kur’ân ve sünnete bağlı bir yönetim kurarak hilâfeti asırlarca taşımıştır. Millet yapısını İslâm’ın ruhu ve Osmanlı aklı üzerine inşa etmiş. Türk, Kürt ve diğer unsurları aynı ümmet çatısı altında bir arada tutmuştur. Peygamberlerin yaşadığı toprakları içine alan bu coğrafyada, insanların manevi kabiliyetlerini geliştirecek bir zemin hazırlamıştır. Bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri, Osmanlı’nın manevî, siyasî ve tarihî rollerini övgüyle ifade etmektedir.
Bediüzzaman Hazretlerinin Osmanlı devletine karşı övgü dolu sözleri mutlak üstünlük iddiası niteliğinde değildir. Osmanlı, diğer İslâm devletlerinden üstün olduğu için değil, uzun süre boyunca İslâm’ın bayraktarı, sığınağı ve koruyucusu olduğu için övülür. Bu övgü bir “üstünlük yarışına” değil, Osmanlı’nın tarihte üstlendiği büyük misyona yöneliktir.
Bediüzzaman Said Nursi, Siracü’n-Nur, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 190.
Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 139.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, c.2, s. 409.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, c.2, s. 491.
Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, c.2, s. 416.

