3. Söz'de geçen bu cümlelerdeki "münevverü’l-kalb" ve "münevverü’l-akıl" ifadelerini izah eder misiniz?
Münevver; nurlanmış, aydınlanmış demektir. Münevverü’l-kalb; kalbi nurlanmış, münevverü’l-akıl; aklı nurlanmış aydınlanmış anlamına gelmektedir. Konu özelinde düşünüldüğünde “tam münevverü’l-kalb bir âbidden” maksat iman etmiş ve onun hakikatleri ile kalbi nurlanmış bir kuldur. Böyle bir kalbe sahip kul kâinat üzerinde gerçekleşen hiçbir olaydan korkmaz, endişeye kapılmaz. Çünkü her olaya kalbindeki iman nazarıyla bakar ve olayların perde arkasındaki kudreti ve rahmeti görür. Kâinatın sahipsiz olmadığını her şeyin Rabbi tarafından idare ve icra edildiğini bilir. Hiçbir şeyin tesadüfen gerçekleşmediğinin farkındadır. Öyle ki gezegenler çarpışsa korku ve endişe duymak yerine Rabbinin azametini ve gücünü seyreder. Padişahının gücünü gören birinin bundan keyif alması gibi Allah’ın azamet ve kudretini gösteren bu büyük olaydan lezzet ve keyif alır. “Rabbim sen ne kadar yücesin.” Der.
Lâkin, aklını kâinattaki sebep-sonuç ilişkisi ile doldurup adına bilim ve felsefe denilen kuru bilgi ve tesadüfle kâinata nazar eden imansız bir felsefeci, olayların perde arkasını göremez. Kâinatı başıboş zanneder. Ona göre gerçekleşen her olay tesadüfen olur. Bu sebeple gökyüzünde bir yıldız görse korkar. Çünkü ona göre sahipsiz ve tesadüfen hareket ediyordur. Her şeyden korkar ve endişe duyar.