Kastamonu Lahikası'nda (s. 34) geçen bu kısımda Hafız Tevfik ve kardeşinin fazla ihtiyat edip çekinmesi nasıl olmuştur? Neden çekinmişlerdir? Ayrıca Hafız Tevfik Göksu'nun kardeşi kimdir? Bununla ilgili bilgi var mıdır?
Burada kasdedilen Şamlı Hâfız Tevfik'in kardeşinin Mes‘ud olduğu Barla Lahikası'nda geçen şu ifadelerden anlaşılmaktadır:
"Şimdi bu mektubu yazan kâtip ile kardeşi Mes‘ud beraber bir gün, üç aydan beri bahsi geçmediği Ahmed Ağa’nın bahsi geçti. Beraberimde Kâtip Tevfîk ile Mes‘ud’a dedim:
“Bütün kitapları Diyarbekir’deki Ahmed Ağa’ya göndereceğiz. Tâ ya Şâm-ı Şerîf tarafına, ya Van’daki sadîklara ulaştırsın.”[1]
Şamlı Hâfız Tevfik ve kardeşi Mes‘ud'un fazla ihtiyat gösterip çekinme meselesi ile ilgili şunları söyleyebiliriz:
Şamlı Hâfız Tevfik Efendi, 1935'te Eskişehir'de ve 1943'te Denizli'de Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte hapis yatmıştır. Bediüzzaman Hazretleri 1936 – 1943 yılları arasında Kastamonu'da sürgünde iken Şamlı Hâfız Tevfik de Barla'da bulunmaktadır. Hâfız Tevfik ve kardeşinin fazla ihtiyat ve çekince göstermesinin nedenlerini Kastamonu Lahikası'nda aynı vakitlerde kaleme alınan mektuplarda geçen ipuçları çerçevesinde şöyle sıralayabiliriz:
Hazret-i Üstad tarafından mahrem tutulan 5. Şua, 1938 yılında Kastamonu'da telif edilmiş ve bir nüshası da Isparta'ya gönderilmiştir. Hem Eskişehir hem de Denizli Hapishanelerinde yatan Hâfız Tevfik için böyle mahrem bir Risaleyi elinde bulundurmak gerçekten ihtiyat gerektiren bir durum gibi görünmektedir.
Hazreti Üstad 5. Şua'nın telif sebebini ve bu Risale'nin önemini şu şekilde ifade etmektedir:
"Size eşrât-ı sâat hakkında gayet ehemmiyetli ve kuvvetli olan Beşinci Şuâ‘ı göndermek için vâsıta bulamıyorum. Bu kıymetdar ve evhâm ve şübehâtı izâle eden risâlenin sebeb-i te'lîfi, hâlis ve çalışkan kardeşimiz Sarı Bıçak ve elmas kalemli Mustafa, benden orada iken dâbbetü’l-arz hakkında ve cevapsız kalan suâlidir. O mes'ele, yirmi üç mesâil-i mühimmeye vesîle olmakla beraber, yine bir derece cevapsız kaldı."[2]
Bediüzzaman Hazretlerinin mahrem kabul ettiği 5. Şua ile ilgili kardeşi Abdülmecid'in ihtiyat etmiş olabileceğini söylemesi aynen Hâfız Tevfik ve kardeşi için de geçerli olabilir. Çünkü sene 1938'li yıllar.
"Abdülmecîd’e Beşinci Şuâ‘ı haber vermiştim, cevap gelmedi. Belki ihtiyâten sükût ettiler, göndermedim. Siz, evvelce muhâbere ediniz, sonra gönderebilirsiniz. Eğer Hastalar Risâlesi’ni bana gönderseniz, İhtiyârlar Risâlesi de beraber olsa daha iyi olur."[3]
O günün şartlarında telif edilen Nur Risaleleri sebebiyle Üstad Bediüzzaman ve talebelerine ehl-i dünyanın büyük sıkıntılar verdiğini Hazret-i Üstad şu satırlarla ifade ediyor:
"Sizlere her gün birer uzun mektup yazmak hakkınız var iken, maatteessüf üç seneden beri size göndermek için yazdığım bir mektup, şimdiye kadar bekliyor, eski sakomun cebinde duruyor. Demek Risâle-i Nûr, ehl-i dünyâ dinsizlerine çok dehşet vermiş ki, dünyalarına karışmadığım halde bu tazyîkatı yapıyorlar."[4]
Ayrıca Şamlı Hâfız Tevfik'in, 1948 senesinde Barla fahrî hâfız öğretmenliğine resmen tayini ve 1953 senesinde Akmescid (Ak Ahmed ağa) Camiine imam tayin edilmiş olması o yıllarda yasak olan Risale-i Nur eserleriyle meşguliyet konusunda bir çekince hali sergilemiş olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Şamlı Hâfız Tevfik Göksu hakkında daha geniş bilgi için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/samli-hafiz-tevfik-kimdir
[1] Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 138.
[2] Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2011, s. 31.
[3] Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2011, s. 32.
[4] Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2011, s. 34.