Sahabe efendilerimizin makamları aynı mıdır? Sahabelerin fazilet bakımından sınıfları var mıdır? Kur'ân ve sünnette sahabelerin fazileti nedir?
Bu önemli soruyu detaylı olarak farklı başlıklarla izah etmek gerekir. Şöyle ki:
Sahâbîlerin Fazileti
Kur’ân-ı Kerîm’in “insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet” diye tanıttığı sahâbîler (Âl-i İmrân 3/110) ümmet içinde en değerli ve faziletli nesil kabul edilmektedir. Bu değer ve fazileti, taşıdıkları güçlü iman ve örnek davranışları sayesinde elde etmişlerdir. Onlar, İslâm’a girdikleri ilk andan itibaren güçlü bir imanla kabul ettikleri yeni dinin gereklerini tam bir teslimiyetle yerine getirmişlerdir. Bu yeni dine girmeye ve onu yaşamaya zorlanmadıkları halde onların büyük bir kısmı ömrünü Resûlullah’ın (sav) yanında geçirmiş, onunla savaşlara katılmış ve İslâm’ın yayılması için gayret göstermiştir. Bu süreçte İslâm karşıtları tarafından tehdit ve işkencelerle, hatta ölümle karşılaşan, yurtlarını, mallarını, eşlerini ve çocuklarını terk edip başka yerlere hicret etmek zorunda kalanlar olmuş, ancak inançlarından, Allah’a ve resulüne olan bağlılıklarından tâviz vermemişlerdir.
Cenâb-ı Hak ashabı Kur’ân’da övmüş ve mutedil bir ümmet olduklarını (el-Bakara 2/143), Allah ve resulüne iman edip tam teslimiyet gösterdiklerini ve büyük ecir kazandıklarını (Âl-i İmrân 3/172, 173), Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduğunu ve ebedî kalacakları cennetin onlar için hazırlandığını (et-Tevbe 9/100) bildirmiş; Allah’a ve resulüne yardım eden sâdık müminler olduklarını (el-Haşr 59/8), ihtiyaç içinde bulunmalarına rağmen başkalarını kendilerine tercih ettiklerini ve kurtuluşu hak ettiklerini (el-Haşr 59/9), gerçek müminler olarak bağışlanacaklarını ve âhirette cömertçe rızıklandırılacaklarını (el-Enfâl 8/74) haber vermiştir.
Hz. Peygamber (sav) de fedakârlıklarını birlikte yaşayarak gördüğü ashaptan bahsederken onları “insanlık tarihinin en hayırlı nesli” [1], “ümmetin en hayırlıları”[2], “cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler”[3], “cennetlikler”[4] diye tanıtmış, ayrıca ümmetin onlara ikramda bulunmasını, iyilik etmesini ve kendilerini çekiştirmemesini istemiştir.
Sahâbîlerin Tabakaları
İlk dönemlerden itibaren hadis âlimleri sahâbîleri ayrı bir nesil olarak değerlendirmiş ve onları müstakil eserlerde ele almışlardır. Halîfe b. Hayyât, eṭ-Ṭabaḳāt’ında kişileri yerleşim esasına göre tanıtırken önce her bölgede yaşayan sahâbîleri zikreder. İbn Hibbân da es̱-S̱iḳāt’ında sahâbî râvileri ayrı bir tabaka kabul eder. Hz. Peygamber’e (sav) ulaşma şerefine ermekle birlikte sahâbîler fazilet yönünden aynı derecede görülmemiştir. Onların bir kısmı İslâmiyet’in ilk günlerinde iman etmiş ve hayatını Resûlullah (sav) ile geçirmiş, bir kısmı da onunla çok az görüşme imkânı bulmuştur. Aralarında inancı uğruna işkence gören, Resûl-i Ekrem ile savaşlara katılan, İslâm için malını harcayan, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan ve hatta şehit edilenler vardır. Bu hususları göz önüne alan hadis âlimleri sahâbeyi tabakalara ayırmış, genellikle İslâm’a giriş önceliği esas alınan bu ayırımlar arasında Hâkim en-Nîsâbûrî’nin on ikili tasnifi daha çok kabul görmüştür.
1. Mekke’de erken dönemde Müslüman olanlar; bunların başında Hulefâ-yi Râşidîn gelmektedir.
2. Dârünnedve mensupları; bunlar Dârünnedve’de müslüman olan Ömer ile birlikte Hz. Peygamber’e (sav) biat edenlerdir.
3. Habeşistan’a hicret edenler.
4. Birinci Akabe Biatı’na katılanlar.
5. İkinci Akabe Biatı’na katılanlar.
6. Mekke’den Medine’ye göç eden ilk muhacirler.
7. Bedir Gazvesi’ne katılanlar.
8. Bedir Gazvesi ile Hudeybiye Antlaşması arasında hicret edenler.
9. Bey‘atürrıdvân’a katılanlar.
10. Hudeybiye Antlaşması ile Mekke’nin fethi arasında hicret edenler.
11. Mekke’nin fethi günü Müslüman olanlar.
12. Mekke’nin fethi ve Vedâ haccı sırasında Hz. Peygamber’i (sav) gören çocuklar.
Sahâbeyi beş tabakaya ayıran âlimler olduğu gibi tabaka sayısını on yediye çıkaranlar da vardır.[5]
İlk İman Eden Sahâbîler
Fazilet açısından önem taşıması sebebiyle hadis âlimleri Hz. Peygamber’e (sav) ilk iman eden sahâbînin kim olduğu üzerinde önemle durmuş ve bu konuda dört farklı görüş ortaya çıkmıştır. Hassân b. Sâbit, Abdullah b. Abbas, Nehaî ve Şa‘bî’ye göre ilk Müslüman olan kişi Ebû Bekir; Ebû Zer el-Gıfârî, Mikdâd b. Esved, Selmân-ı Fârisî ve başkalarına göre Ali b. Ebû Tâlib; Katâde b. Diâme, İbn Şihâb ez-Zührî ve İbn İshak’tan nakledilen rivayetlere göre Hatice; Zührî’nin bir başka nakline göre ise Hz. Peygamber’in (sav) âzatlısı Zeyd b. Hârise’dir.[6] Hâkim en-Nîsâbûrî, ilk iman edenin Hz. Ali olduğu konusunda tarihçilerin ittifakı bulunduğunu söylemekteyse de İbnü’s-Salâh bu iddianın kabul görmediğini belirtmektedir. Öte yandan Hz. Hatice’nin ilk Müslüman olduğuna dair ittifak bulunduğunu ileri sürenler de vardır. İbnü’s-Salâh bu konuyu çözüme kavuşturabilmek için erkeklerden Ebû Bekir’in, çocuklardan Ali b. Ebû Tâlib’in, kadınlardan Hatice’nin, âzatlılardan Zeyd b. Hârise’nin ve kölelerden Bilâl-i Habeşî’nin ilk Müslüman olduğunu kabul etmenin en isabetli yol olacağını belirtmektedir.[7]
En Üstün Sahâbîler
Sahâbenin fazilet bakımından en üstünlerinin kimler olduğu da araştırılmış ve İslâm’da öncelik, hizmette üstünlük, Resûl-i Ekrem’e (sav) yakınlık gibi ölçüler göz önüne alınarak tercihler yapılmıştır. Ehl-i sünnet âlimlerine göre en faziletli sahâbî Hz. Ebû Bekir’dir. İmam Şâfiî sahâbe ve tâbiînin, Endülüslü âlim Ahmed b. Ömer el-Kurtubî ise ümmetin selef ve halefinin bu konuda icmâ ettiğini söylemiştir.
Hz. Ebû Bekir’den sonra en üstün sahâbînin Hz. Ömer olduğunda ihtilâf yoktur. En üstün üçüncü kişi konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş, kimi bunun Hz. Osman, kimi de Hz. Ali olduğunu ifade etmiştir. Hilâfetteki sıralamayı esas alan görüş çoğunluk tarafından benimsenmekle birlikte Şîa, Hz. Peygamber’den (sav) sonra en üstün kişinin Hz. Ali olduğunu kabul etmiştir. Kadın sahâbîler arasında en faziletlilerin kimler olduğu konusunda Hz. Hatice, Fâtıma ve Âişe arasında farklı sıralamalar yapılmıştır. Abdülkāhir el-Bağdâdî, sahâbe içinde bulunan bazı grupları üstünlüklerine göre sıralarken en üstün grubun Hulefâ-yi Râşidîn ve aşere-i mübeşşerenin diğer altı şahsiyeti olduğunu belirtmiş, ardından sırasıyla Ehl-i Bedir’i, Uhud mücahidlerini ve Bey‘atürrıdvân’a katılanları zikretmiş, bu sıralamada Ehl-i sünnet âlimlerinin icmâı bulunduğunu söylemiştir.[8] Resûl-i Ekrem’in hanımlarının diğer sahâbe gruplarına göre üstün sayıldığını söyleyen İbn Hazm’ın görüşü kabul görmemiştir. Sahâbenin hepsinin faziletli olduğunu öne sürüp aralarında üstünlük sıralaması yapmayanlar da vardır.
Bu konu hakkında daha detaylı malumat için lütfen bakınız;
https://islamansiklopedisi.org.tr/sahabe
[1] Buhârî, “Feżâʾilü aṣḥâbi’n-nebî”, 1; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 211, 212
[2] Müsned, V, 350
[3] Tirmizî, “Menâḳıb”, 57
[4] Müttakī el-Hindî, XI, 539
[5] Ahmed b. Abdullah el-Bâtilî, s. 61-64
[6] Irâkī, s. 357-359
[7] a.g.e., s. 300
[8] Uṣûlü’d-dîn, s. 304