Bediüzzaman Hazretlerinin meşrutiyet için mücadele ettiğini savunanlar, bugün Risale-i Nur talabelerinin siyasetten uzak durması gerektiğini de savunuyorlar. Siyasetten uzak kalan Müslümanlara meşrutiyetin bugünkü cumhuriyetin ne faydası olacak? Şeriat nasıl gelir?

Öncelikle, bazı kavramları doğru bir şekilde anlamamız gerekiyor. Sorunuzda bir kavram karmaşası gözükmektedir. Şunu kesin ve net bir şekilde ifade etmek isteriz ki, meşrutiyet, şeriata aykırı değildir. Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatının önemli bir kısmı, bu gerçeği anlatmakla geçmiştir.

Meşrutiyet bir yönetim biçimidir ve Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hasan (Allah onlardan razı olsun) gibi sahabelerin de uyguladığı bir yönetim şeklidir. Meşrutiyet, istişare ile yönetim demektir. Meselenin özü budur. Birileri bu mübarek ve güzel yönetim şeklini suistimal etmiş olabilir, ancak bu durum meşrutiyetin kötü olduğu anlamına gelmez. Tıpkı ateş ve bıçağın, insan için çok faydalı iki nimet olması gibi. İnsan, bunları yanlış kullanırsa kendisi için kötü sonuçlar doğurur. Eğer biri çıkıp "ateş ve bıçak kötüdür" derse, herkes o kişinin aklından şüphe eder.

Dolayısıyla, meşrutiyet, dört halifenin kullandığı bir yönetim biçimidir. Bu sebeple Bediüzzaman Hazretleri, meşrutiyeti desteklemiştir. Meşrutiyet, şeriata aykırı değildir, meşrutiyeti uygulayanlar kötü davransa bile bu durum değişmez. Hatta şunu da söyleyebiliriz: Meşrutiyet gerçek anlamda, hakkıyla uygulansa, zaten şeriat da gelmiş olur. 
Bediüzzaman Hazretleri, meşrutiyetin İslâm’a aykırı olmadığını bildiği için, bu yönetim biçiminin faydalarından herkesin yararlanabilmesi adına, meşrutiyetin mahiyetini ve İslâm'la uyumlu olduğunu çeşitli vesilelerle defalarca vurgulamıştır.
Aynı nazar (bakış açısı) Cumhuriyet için de geçerlidir.