Mealcilik akımı ilk defa İngiliz sömürgesi olduğu zamanlarda Hindistan’da ortaya çıkmıştır. Seyyit Ahmet Han’ın önderliğinde 19. yüzyılın sonlarında Hindistan’da ortaya çıkan ve Sünnet-i Seniyye’yi reddedip yalnızca Kur’an-ı Kerim’i esas alan mealcilik hareketinin omurgasını oluşturan, bu yüzden de kurucusu kabul edilen Abdullah Çekralevi, Hazret-i Peygamberin Risalet’inin rolünü (sünnetini) inkâr etti. Başlangıçta Kur’aniyyûn’un iki lideri vardı. Bunlardan Mühibbu’l-Hak Azimabadi Hindistan’ın doğusunda; Çekralevi ise Lahor’da düşüncesini yaymaktaydı. Azimabadi açıkça Müslümanlara muhalefet etmiyor; lakin bütün hükümleri Kur’an-ı Kerim’den çıkarıyordu. Çekralevi ise ne yapmak istediğini ilk yıllarda açıkladı. Adı “Ehlü’z-Zikri ve’l-Kur’an” olan bir fırka oluşturdu.[1]
Hindistan’da başlayan ve “Sadece Kur’an yeter” diyerek sünneti reddeden Kur’aniyyun akımı zamanla memleketimizde de yayılmaya başladı. ‘Mealcilik’ de denilen bu akımın rüzgârına kapılanların bir kısmı Kur’an’ı anlamak için sünnet, hadis, tefsir ve diğer İslami ilimlerden hiçbir altyapıya sahip olmadıkları, hatta bir kısmı Kur’an’ı Arapça orijinalini okuyamadığı halde sadece mealine bakarak Kur’an ayetlerini yorumlamaya çalışmaktadırlar. Bu şekilde kendileri her şeyi biliyorlarmış hissine kapılıyorlar. Diğer insanları cahil görüyorlar. Hatta bazıları ayetlerin zahirine göre hüküm vererek müminleri şirkle ve kâfir olmakla itham ediyorlar. Bu durum tıp veya matematik gibi bir dersi bir öğretmenin anlatımı olmadan talebelerin kendi aralarında müzakere ederek anlamaya çalışmaları gibidir.
[1] İhsan Şenocak, Sünneti Reddeden Kur’an Müslümanlığı, 3.baskı (İstanbul: Hüküm Kitabevi, 2017), 30-31.