2
Katılım Endeksi, Katılım Fonları ve Katılım Emeklilik (BES) Caiz midir?
Özellikle Katılım Endeksindeki hisselerin arındırma yapılarak alım satımı, ayrıca Katılım Fonları, hususen de Katılım Emeklilik (BES) fonları caiz midir?

2
Özellikle Katılım Endeksindeki hisselerin arındırma yapılarak alım satımı, ayrıca Katılım Fonları, hususen de Katılım Emeklilik (BES) fonları caiz midir?
10.896
Çok sık tuvalete gidiyorum, namaz kılmamı bile engelliyor, abdestimi alsam bile bozuluyor, tedavi olana kadar ne yapmam lazım. Namazı kılmasam olur mu?
36
Namaz karanlık odada kıllanabilir mi? Işık yakılması şart mıdır?
6.367
Hanımlar cenaze namazı kılabilir mi? Caiz midir?
4.497
Namazın beş vaktinin her bir vaktinin belirtilen vakitlerde farz kılınmasının herhangi bir hikmeti ve ya hikmetleri var mıdır?
43.247
Namaz kılmak gün içinde çok vaktimizi almıyor mu? Her gün beş defa namaz kılmak çok değil mi?
264
Hanefi mezhebine göre abdestli olarak cinsel organına dokunan birinin abdesti bu fiilinden dolayı bozulmaz. Zira uzvu ister temiz isterse necis olsun, bu eylemin abdest ile ilişkisi yoktur.[1]Şâfiîlere[2], Malikilere[3] ve Hanbelilere[4] göre kişinin cinsel organına dokunması halinde abdesti bozulur. Ömer Nasuhi Bilmen'in şu tavsiyesi oldukça güzeldir. O şöyle demektedir:Bu gibi ihtilaflı meselelerde ihtiyata riayet edilmesi evladır. Mesela, Hanefi mezhebinde bulunan bir kimse kendi mezhebine göre abdesti bozmayıp başka mezheplere nazaran abdesti bozan bir halde bulundu mu — ihtilaftan kurtulmak için — abdest almalıdır. Bu, mendubdur.[5]Ayrıca bakınız:Abdestin Farzları, Sünnetleri ve AdabıAbdesti Bozan ŞeylerAbdesti Bozmayan Şeyler[1] Serahsî, Muhammed b. Ebî Sehl, el-Mebsût, Beyrut 1406, c.1, s.66[2] İmâm Şâfiî, Muhammed b. İdrîs, el-Ümm, thk. Muhammed Zührî en-Neccâr, Beyrut trs., c.1, s. 19-20[3] İbn Kudâme, Muvaffakuddîn Abdullah b. Ahmed, el-Muğnî, Beyrut 1405, c.1, s. 116[4] İbn Abdilberr, Yûsuf b. Abdillah en-Nemerî, et-Temhîd, thk. Mustafa b. Ahmed el-Alevî - Muhammed Abdülbekîr el-Bekrî, Mağrib 1387, c.17, s. 199[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, Bilmen Yayınevi, İstanbul ty., s.81
1.494
Gusle başlamadan önce avret yerimi yıkıyor, sonra niyetle ağız ve buruna su verip sünnete uygun abdest alıyorum. Ardından baş ve omuzlardan su döküyor, avret yerini tekrar yıkayıp bacak ve ayaklara su vererek guslü tamamlıyorum. Peki gusül sırasında avret yerini elle yıkamak guslü bozar mı?
14.293
NAMAZ İLE İLGİLİ BAZI ÂYETLER...Muhakkak ki namaz, mü'minler üzerine vakitleri belirli (bir farz) olarak yazılıdır.1 Yine onlar ki, sana indirilene (Kur'ân'a) ve senden önce indirilenlere (diğer kitablara) inanırlar. Onlar, âhirete de kat'î olarak îmân ederler.2 Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindi vakitlerinde) ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde (akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde)(3) ise namazı hakkıyla edâ et! Muhakkak ki iyilikler, (büyük günahlardan kaçınmak şartıyla) kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir nasîhattir.3 Hem namazı hakkıyla edâ edin, zekâtı verin ve rükû' edenlerle berâber rükû' edin!4 Namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin! Hem kendiniz için hayır (ve hasenât) dan ne takdîm eder (hazırlar)sanız, Allah katında onu bulursunuz. Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir.5 Namazlara devâm ediniz, bilhassa orta namaza! Hem gönülden bağlı kimseler olarak Allah'ın huzûruna durun!6 Şeytan, içki ve kumarda aranıza (o yolla) ancak düşmanlık ve kin düşürmek ve sizi Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz, (bunlardan) vazgeçen kimseler(olmaz) mısınız?7 (Ey Resûlüm!) Îmân eden kullarıma söyle, namazı hakkıyla edâ etsinler ve içinde ne bir alış-verişin, ne de bir dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, gizlice ve açıkça (Allah yolunda) sarf etsinler!8 (Öğle üzeri) güneşin zevâlinden (sonra öğle, daha sonra ikindi namazını), gecenin kararmasına kadar (gün batımında akşam, iyice karardığında yatsı) namazı(nı) kıl; bir de sabah namazını (kıl)! Çünki sabah namazı (gece ve gündüz melekleri tarafından) şâhid olunan (bir namaz)dır.9 (Rahmanın has kulları) Onlar ki , Rablerine secde eden kimseler olarak ve kıyâma durarak gecelerler.10 NAMAZ İLE İLGİLİ BAZI HADİS-İ ŞERİFLERResûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Bir adam Peygamber'e, “Amellerin/İbadetlerin en faziletlisi hangisidir?” diye sordu. Efendimiz, “Vaktinde kılınan namazdır...” buyurdu.11 Muâz b. Cebel (r.a.) anlatıyor:Hz. Peygamber ile birlikte bir yolculukta idim... O şöyle buyurdu: 'Dinin başı İslâm (kelime-i şehâdet getirerek Allah'a teslim olmak), direği ise namazdır.'12 Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Namaz kılmayanın dini sağlam değildir. Dinde namazın yeri, vücutta başın yeri gibidir. 13 Abdullah b. Mesut (r.a.) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:(Kıyamet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey, namazdır... 14 Enes b. Mâlik'ten (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Muhakkak ki sizden biri namaz kılarken (aslında) Rabbiyle özel olarak konuşmaktadır...15 Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Kul namaza durduğunda, bütün günahları getirilir. Başı ve omuzları üzerine konulur. Rüku ve secdeye gittikçe dökülür, o insandan ayrılır.16 Ebû Hüreyre'nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Büyük günah işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.17 Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Muhakkak ki, kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki vardır.18 Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Kulun Rabbine en yakın olduğu (an) secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça dua ediniz.19 Ebû Hüreyre'nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Büyük günah işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.20 Saîd b. Müseyyeb'in Ebû Katâde b. Rib'î'den (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Yüce Allah şöyle buyurdu: 'Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katımda vaad ettim. Namazları düzenli kılmayanlar için ise katımda böyle bir vaad yoktur.21 Ebû Hüreyre'nin (r.a.) işittiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) bir defasında şöyle demiştir:Birinizin kapısının önünden bir nehir geçse ve onda her gün beş defa yıkansa, bu o kimsenin kirinden bir şey bırakır mı, ne dersiniz?” Sahâbîler, “Onun kirinden hiçbir şey bırakmaz.” demişler, bunun üzerine Resûlullah, “İşte beş vakit namaz da böyledir! Allah onlarla günahları yok eder. 22 Hanzala b. Rebî' Kâtib (r.a.) anlatıyor:Allah Resûlü'nü şöyle derken işittim: “Rükûları, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riayet ederek beş vakit namaz(ı kılmay)a devam eden ve bu beş vakit namazın Allah katından gelen bir emr-i hak olduğunu kabul eden kimse cennete girer. 23 Cündeb el-Kasrî'den (r.a.) işitildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allah'ın koruması altındadır. 24 Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş sayılır. 25 Abdullah b. Ömer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını yitirmiş gibidir. 26 Beş Vakit Namaz ile Kazanılan Sonsuz Hayat/4. SözNamazdan Usanmak ve Tekrar Motive Olmak/21. SözNamazın Beş Vakit Olduğunun DelilleriNamazın Beş Vakte TahsisiNisâ, 4/103.Bakara, 2/3Hud, 11/114Bakara, 2/43Bakara, 2/110Bakara, 2/289Mâide, 4/91İbrahim, 14/31İsrâ, 17/78Furkan, 25/64Buhârî, Tevhîd, 48Tirmizî, Îmân, 8; İbn Hanbel, V, 231Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr, hadis no: 107Nesâî, Muhârebe, 2Buhârî, Salât, 36Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr, hadis no: 794 Müslim, Tahâret, 14 Müslim, Îmân 134 Müslim, Salât, 215Müslim, Tahâret, 14Ebû Dâvûd, Salât, 9Buhârî, Mevâkîtü's-salât, 6 İbn Hanbel, IV, 266Müslim, Mesâcid, 262Ebû Davûd, Salat, 45Buhârî, Mevâkîtü's-salât, 14; Müslim, Mesâcid, 200
15.249
Peygamberimiz “Nisyanda kalem kalkar” buyuruyor. Evden kursa giderken “Namazı kursta kılarım” diyorum; fakat bazen vakit çıkıyor ve namaz aklıma gelmiyor. Hatta kimi vakitleri tamamen unutuyorum. Bu durumda mesuliyetim nedir?
7.093
Namazda vesveseden ötürü Fâtiha, diğer sûreler ve Tahiyyât'ı sık sık yanlış okuyorum. Hata yaptığım yeri düzeltiyor, bazen de tamamen baştan alıyorum; meselâ Fil Sûresi'nde yanılırsam yeniden başlıyorum. Bu durumda kıldığım namaz sahih midir?
3.806
Sitenizde Risale-i Nur'dan ders videoları var mı?
8.754
Beş vakit namazın farziyeti çok açıktır. Peygamber Efendimiz (sav) zamanından günümüze kadar bütün ümmet her gün fert olarak yahut toplu cemaat halinde tekrarladığı bir ibadettir. 5 vakit namaza işaret eden pek çok ayet vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur. 1 Bu âyette akşam, yatsı, sabah, gündüzün sonu yani ikindi ve öğle vaktine işaret edilmiştir.Onların dediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce (sabah ve ikindi) Rabbini hamd ile tesbih et; gece saatlerinde (akşam ve yatsıda) ve gündüzleri de (öğle vaktinde) tesbih et ki Rabbinin rızasına eresin.2 Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür.3 Müfessirlere göre bu âyet beş vakit namazı içermektedir. Şöyle ki: Gündüzün iki tarafında sabah, öğle ve ikindi namazı; gecenin yakın saatlerinde de akşam ve yatsı namazları bulunmaktadır. Bu da beş vakit demektir.4 Gündüzün iki ucundan kasıt öğle ve ikindidir. "Gündüze yakın zamanlarında" ayette "zülefen" olarak cemi sıgasıyla geçer. Arapçada cem ise üçden başlar. Bu yönüyle bu kelime akşam, yatsı ve sabah namazına işaret eder.5 vakit namazın farz olduğu konusunda sayılamayacak kadar hadisler vardır. Bunlardan bazıları ise şöyledir:Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:"Allah, kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Küçümsemeden her kim bu namazları tam kılarsa, Allah ona kıyamet gününde cennete koyacağına dair kesin söz vermiş olur. Kim de onları hafife olarak eksik bir şekilde yapıp gelirse, Allah katında ona verilmiş bir söz olmaz. Dilerse ona azap eder, dilerse bağışlar." 5 Enes (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre bir adam Allah Resûlü (s.a.a.)'e sordu: "Allah kullarına kaç vakit namaz farz kıldı?" "Allah, kullarına beş vakit namazı farz kıldı" buyurdu. Bunun üzerine adam bunlardan ne bir fazla ve ne de bir eksik yapmayacağına dair yemin etti. Allah Resûlü (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Bu adam, bu sözünde doğru ise (ve dediğini de yaparsa) mutlaka cennete girer." 6 Ebû Hüreyre'nin (r.a.) işittiğine göre, Resûlullah (sav) bir defasında şöyle demiştir:Birinizin kapısının önünden bir nehir geçse ve onda her gün beş defa yıkansa, bu o kimsenin kirinden bir şey bırakır mı, ne dersiniz?” Sahâbîler, “Onun kirinden hiçbir şey bırakmaz.” demişler, bunun üzerine Resûlullah, “İşte beş vakit namaz da böyledir! Allah onlarla günahları yok eder. 7 Görüldüğü gibi hadis-i şeriflerde ve Peygamberimizin (sav) uygulamalarında farz olan namazlar 5 vakit olarak geçmektedir. Bu konuda ümmetin ittifakı vardır.Beş Vakit Namaz ile Kazanılan Sonsuz Hayat/4. SözNamazdan Usanmak ve Tekrar Motive Olmak/21. SözKur'ân ve Sünnette Namazın ÖnemiNamazın Beş Vakte TahsisiRum, 30/17.Taha, 20/130.Hûd, 11/114Beydâvî, Envâru t-tenzîl, I, 581Ebû Dâvud, No. 1420; Nesâî, Salât 6, I, 230Ahmed, II,I, 267; Nesâî, Salât 4/2, I, 228.Buhârî, Mevâkîtü's-salât, 6
6.291
Risale-i Nur'da kişinin namaza motive olmasının yolları nasıl anlatılıyor? Namazdan usanmanın nasıl önüne geçebiliriz? 21. Söz'ü özetler misiniz?
97.653
Hazret-i Sâlih peygambere deve verilmesinin ve bu devenin o zamanki inanmayanlar tarafından öldürülmesinin hikmeti nedir?
31.156
Peygamberlerin sıfatlarından olan ismet sıfatı ne anlama gelmektedir?
1.819
Bediüzzaman Hazretlerinin yer yer övdüğü Ankara ehl-i vukufunda kimler bulunmaktaydı ve isimleri nelerdir?
6.441
İhlas Risalesi 4. Düsturdaki "Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir." cümlesini izah eder misiniz?
5.560
Kur'an-ı Kerim'i tefsir etmek, ilim sahibi olmayan ve tefsir için gerekli ilimlerle donanmamış kimselerin yapabileceği bir iş değildir. Allah'ın kelamını açıklamak, sıradan bir yorumlama işi değildir. Bu, büyük bir emanet, ilim, takva ve basiret meselesidir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:Bilgisi olmadan Kur'anı tefsir eden kimse, cehennemdeki yerine hazırlansın. 1 Kur'an'ı Kerim'i tefsir edecek kimsede bulunması gereken ilimler hakkında İmam Celaleddin Es-Suyuti şunları söylemektedir:Bir kimse âlim veya edip olsa fıkıh, nahiv, tarih ve rivayetler hakkında geniş bilgiye sahip olsa Rasulullah(sav)dan rivayet edilen hadislere dayanmadıkça Kur'anı tefsir edemez. 2 Bu soruya verilen bir başka cevap da şudur: Müfessir muhtaç olduğu ilimleri bilen kimsenin Kur'an'ı tefsir etmesi caizdir. Bu ilimler de aşağıda zikredilen 15 ilimdir:Lügat İlmi: Bu ilimle, kelimenin o dilde ifade ettiği anlamlar bilinir. Mücahit (ra) "Allah'a ve ahiret gününe inanan, Arapçayı bilmeyen kimsenin Kur'an'ı tefsir etmesi haramdır" der.Sarf İlmi: Kelimenin kökünden türetilmesi, çekimlenmesi, vezinlere göre şekil alması.Nahiv İlmi: Kelimelerin cümle içinde nasıl dizildiği, görevleri ve sonlarının harekelenmesi (i'rab).İştikak İlmi: Kelimelerin hangi köklerden türediği üzerinde durur.Maâni İlmi: Cümleye güzel bir anlam kazandırmak gayesi ile cümle kuruluşunun inceliklerini öğretir.Beyan İlmi: Cümlenin ifade ettiği açık veya gizli anlamları, değişik üsluplarla kullanmadaki incelikleri öğretir.Bedi' İlmi: Söz sanatları üzerinde durur. Müfessir, Kur'an'ın ifadesindeki mucizelik yönlerini de bilmelidir. İ'cazı bütün yönleriyle bilmek, Allah kelamındaki inceliklere vakıf olarak tefsir etmek demektir.Kıraat İlmi: Bu ilim sayesinde, Kur'an'ın kıraat incelikleri bilinir. Muhtemel kıraat vecihleri arasında tercih yapılır.Kelam İlmi: Bu ilim, Allah'a isnadı caiz olmayan sıfatlar ihtiva eder gibi görünen ayetleri, zahiri manadan ayırarak tefsir etmeyi öğretir. Kelam uleması bu gibi ayetleri tevil eder. Allah'a isnadı mümkün olmayan, vacip veya caiz olan anlamlarla delil getirir.Usulü Fıkıh İlmi: Ayetlerden hüküm çıkarmak ve istinbatta bulunmak üzere, delil getirmeyi öğretir.Sebeb-i Nüzul İlmi: Sebeb-i nüzul ile, ayetin hangi konuda ve kimin hakkında nazil olduğu bilinir.Nâsih ve Mensuh İlmi: Biri diğerinin hükmünü kaldıran ayetleri bildirir.Fıkıh İlmi: Müslümanın hayatını Allah'ın emir ve yasaklarına göre düzenleyen pratik dinî hükümlerin ilmidir.Ayetleri Açıklayan Hadisleri Bilmek.İlm-i Mevhibe: Bu, bilgisi ile amel edene Allah tarafından verilen ilimdir. Burada şu açıklamada da bulunmak isteriz: Mevhibe ilmini kavramada belki güçlük çekilir. Bunun, insanın kudreti dışında bir ilim olduğu düşünülür. Aslında bunu kavramak zor değildir. Bu ilme sahip olmanın yolu, amelde zühd ve takva hayatı yaşamaktır. Zerkeşî, Burhan'ında şöyle söylemektedir:Kur'anı tefsir edecek, vahyin sırlarını çözecek kimsenin kalbinde bidat, kibir, heva, dünya sevgisi gibi vasıflar bulunmaması, günah işlemede ısrarlı olmaması, imanının zayıf olmaması, aklına gelen her söze uymaması gerekir.3 Bediüzzaman Hazretleri ise tefsir cihetiyle şu hakikatleri söylemektedir:Evet Kur'ân-ı Azîmüşşân'ın müfessiri, yüksek bir dehâ sâhibi ve nâfiz bir ictihâda mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi hâiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda bu şartlar, ancak yüksek ve azîm bir hey'etin tesânüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenâsübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassublarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhî bir şahs-ı ma'nevîde bulunur. İşte Kur'ân'ı, ancak böyle bir şahs-ı ma'nevî tefsîr edebilir.4 Kur'an-ı Kerim'i tefsir edecek kişi, sadece ilim bakımından değil, akıl, kalp ve ruh yönünden de olgun bir kimse olmalıdır. Böyle bir insan, derin kavrayış sahibi, güçlü bir muhakemesi olan ve hakikate nüfuz edebilen bir idrake sahip olmalıdır. Zira yalnızca bilgili olmak yetmez, aynı zamanda doğruyu yanlıştan ayırabilecek kadar hikmetli düşünmek ve kalbi safiyetle dolu bir karakter taşımak gerekir. Çünkü Kur'an, sıradan bir kitap değil, hem lafzıyla mucize hem de manasıyla ilahî bir nurdur ve bu nuru hakkıyla görmek ilimle beraber manevî olgunluk ister. Fakat içinde yaşadığımız asırda bu niteliklerin tek bir kişide toplanması neredeyse mümkün değildir. Günümüzde ilimler dallara ayrılmış, düşünceler dağılmış ve bir alandaki derinlik diğer alanlardan kopuk hâle gelmiştir. Bu yüzden artık bir kişi, Kur'an'ın tüm yönlerini tek başına kuşatamaz. Böyle bir zamanda, Kur'an'ı hakkıyla açıklayabilecek olan, tek bir insan değildir. Bu Ancak İlim, fikir ve kalp birliği içinde çalışan, ihlâslı ve taassuptan uzak bir topluluk olabilir. Bu topluluğu bir arada tutan şey, fertlerin kalplerindeki samimiyet, fikirlerindeki hürriyet ve ruhlarındaki uyumdur. Her biri farklı bir yönü temsil eder. Biri aklıyla, biri kalbiyle, biri sezgisiyle katkıda bulunur ve bu insanların birleşmesiyle ortaya çıkan güç, tek tek kişilerden daha büyük bir ortak ruh oluşturur. Bu ruha şahs-ı manevî denir. Böyle bir manevî bütünlük, Kur'an'ın derin hakikatlerine hem akıl hem kalp hem de ruh açısından nüfuz edebilir.Özet olarak; Kur'an'ı hakkıyla tefsir etmek, artık bir kişinin değil, ilimde derin, kalpte samimi, fikirde hür insanların oluşturduğu manevî bir topluluğun işidir ve Kur'an'ın nurunu tam manasıyla gösterecek olan da bu birleşmiş ve ihlâsla hareket eden ortak akıldır.350 bin TefsirTirmizî,Tefsîru'l-Kur'ân,1İmam Celaleddin es-Suyûtî' El-İtkan Fî Ulûmi'l Kur'an s.461El-Burhân fî Ulûmi'l-Kur'ânBediüzzaman Said Nursi,İşârâtü'l-İ'câz,Hayrat Neşriyat 2015,s.5
5.350
Ayette, “...Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara 'öf!' bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle!” (İsrâ, 23) diye emrediliyor.1- Bu ayetteki “öf bile deme” emri ihtiyarlığa mı bağlıdır?2- Bediüzzaman Hazretleri bu ayeti izah ederken ana babanın rızalarını kazanmanın farz bir vazife olduğunu söylüyor. Razı olmuyorlarsa ne olacak?3- Ayette ana babadan bahsedilirken Üstad, “Amca ile hala baba hükmündedir, dayı ile teyze ana hükmündedir” hükmünü neye binaen söylüyor?
14
Şükr-ü Örfi; İnsan maddî-manevî duyu ve duygularını ve kendisine verilen nimetleri Allahu Tealanın emrettiği yerde kullanmasına denir. 1 Şükr-ü Manevi; nimetin zâhirî lezzet ve güzelliğini aşarak, o nimetin arkasındaki İlâhî ihsanı, rahmeti ve iltifatı fark edip kalben takdir, tazim ve muhabbetle karşılık vermektir. Yani sadece dil ile değil; düşünerek, fark ederek, nimeti vereni hatırlayarak ve nimetin İlâhî kaynağına yönelerek yapılan şükürdür. 2 Şükr-ü Külli; kulun sınırlı şükrünü; kapsamlı bir niyet, geniş bir itikad ve bütün mahlûkatın şükürlerini kendi adına Allah'a takdim etme arzusu ile sınırsız hâle getirmesidir. 3 Şükr-ü Fıtrî; rızka duyulan iştah, istek ve rızıkla alınan lezzetin tabii olarak ifade ettiği, yaratılıştan gelen doğal şükür hâlidir. 4 Bediüzzaman, İşaret-ül İcaz, Hayrat Neşriyat, s. 14- s17Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, s, 250 - s 283 - Sözler, s, 307Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, s 151Bediüzzaman, Asayı Musa, Hayrat Neşriyat, s 256