Sorular

1.097

Fitre (Fıtır Sadakası) Kimlere Verilebilir?

Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul Müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl ve fürûuna veremez. (Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürûu ise; çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.) Ayrıca eşler de birbirlerine zekât, fitre ve fidye veremez. Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir 1Ayrıca BakınızFitre veya Fıtr Sadakası Hakkında Bilinmesi GerekenlerFitre Verilemeyecek KimselerFitre Yiyecek ve Para Olarak Verilebilir mi?Sigara İçene Fitre Ve Zekat Verilir mi?Fitre (Fıtır Sadakası) ve Fidyenin FarkıKaynakçalarZeylaî, Tebyînü'l-hakâik Şerhu Kenzi'd-dekâik, Dâru'l-Kütübi'l-İslamî, Kahire 1898, c.1, s.301

4.711

Şafi Mezhebine Göre Fitrenin Hükmü ve Şartları

Hanefi Mezhebine göre fitre vacipken Şafii mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek farzdır ve bununla yükümlü olmak için Hanefi mezhebinin aksine nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir.1 Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin-fakir her Müslüman fitre ile yükümlüdür.2 Hanefiler de kişi ana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yokken Şâfilerde varlıklı kimsenin Müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de fitre vermesi gerekir. 3Ayrıca BakınızFitre veya Fıtr Sadakası Hakkında Bilinmesi GerekenlerFitre Verilemeyecek KimselerFitre Kimlere Verilebilir?Fitre Yiyecek ve Para Olarak Verilebilir mi?Sigara İçene Fitre Ve Zekat Verilir mi?Fitre (Fıtır Sadakası) ve Fidyenin FarkıKaynakçalarŞirbînî, Muğnî'l-muhtâc, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1418/1997, c.1, s. 594Şirbînî, Muğnî'l-muhtâc, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1418/1997, c.1, s. 594Şirbînî, Muğnî'l-muhtâc, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1418/1997, c.1, s. 595

4.568

Fitre (Fıtır Sadakası) Kimlere Verilemez?

Zekatla ilgili şartlar fitre için de geçerlidir. Zekat verilemeyen kimselere fitre de verilemez. Verilemeyen kimseler şöyledir:Bir kimse, fakir bulunan eşine, usulüne (babasına, dedesine, anasına ninesine...) ve füruuna (çocuklarına, çocuklarının çocuklarına...) veremez. İddet beklemekte olan boşanmış zevcesine de veremez. Çünkü buna vereceği zekatın yararı kısmen de olsa kendisine ait bulunmuş olur. Oysa bu yarar, tamamen kendisinden kesilmiş bulunmalıdır.İmamı Azam'a göre, bir kadın da fakir bulunan kocasına veremez. Çünkü adete göre, aralarında bir menfaat ortaklığı vardır, iki imama göre, kadın fakir olan kocasına verebilir.Temel ihtiyaçlarından başka nisap miktarı bir mala sahip olana da verilemez; çünkü bu kimse zengin sayılır, ihtiyaçtan fazla olarak elde bulunan malın ticaret eşyası, nakit para gibi artan bir mal yahut ev ve ev eşyası gibi artmayan bir mal olması fark etmez. Fakat zengin bir kimseye, nafile şeklinde olan bir sadakanın verilmesi caizdir. Bu yönü iledir ki, vakıfların sadaka kısmından sayılan gelirlerini vakfiye senedi gereğince, zengin kimselerin almaları da helal bulunmuştur. Bu bir bağış ve ikram yerindedir.Haşimoğulları ile bunların azatlılanna zekat verilemeyeceği gibi, öşür, adak, keffaret benzeri diğer sadakalar da verilemez. Zekat ve bunun cinsinden sayılan şeyler, insanların yıkantısı sayılır. Haşimoğullarının şeref ve kıymeti böyle bir şeyi kabulden beridir. Bunlara ancak bir ikram ve hediye şekli ile sadaka verilebilir. Haşimoğullarından maksat, Peygamberimizin (sav) amcaları Hazret-i Abbas ile Haris'in evlat ve torunlarından ve Hazreti Ali ile kardeşleri Akıl ve Cafer'in neslinden gelenlerdir. Bu şahısların, ihtiyaçlarına göre, hazinenin ganimetler kısmından payları vardır. Bu paylarını almadıkları takdirde, ihtiyaçtan kurtulmaları için, kendilerine verilebileceğini söyleyen fıkıh alimleri de vardır.Bir kimse, zengin bir erkeğin (buluğa ermemiş) küçük çocuğuna da veremez. Çünkü bu çocuk, babasının malı ile zengin sayılır. Fakat zengin bir kadının fakir ve yetim olan ve babası Müslüman olan çocuğuna zekat verilebilir. Çünkü bu çocuğun nesebi, baba tarafından sabittir; anasının serveti ile zengin sayılmaz. Zekat ve fitre, müslüman olmayanlara verilemez. Çünkü zekat Müslim olan fakirlerin hakkıdır.Fitre sadakasını, aralarında eş olma durumu veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine vermesi sahih değildir. Bir kimse fitresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.Bir kimse fıtresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de, fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.  Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.1Ayrıca BakınızFitre veya Fıtr Sadakası Hakkında Bilinmesi GerekenlerFitre Kimlere Verilebilir?Oruçlu Kişinin Fidye MeselesiFitre Geline Verilir Mi?Fidye ZamanıFitre (Fıtır Sadakası) ve Fidyenin FarkıKaynakçalarÖmer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Bilmen Yayınları, İstanbul ts., s 343-345

6.834

Fitre veya Fıtr Sadakası Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Fitre sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı bir mala sahip bulunan her Müslüman için verilmesi vacip olan bir sadakadır. Buna yalnız "Fitre"de denir. Fitre sadakasının vacip olması, zekatın farz kılınmasından öncedir. Orucun farz kılındığı yıla rastlar. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir.Fitre sadakası, Ramazan Bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacip olursa da, bundan önce ve bundan daha sonra da verilebilir. Önceden verilmesiyle fakirler bayramlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.  Üç İmama göre, fitre sadakası Ramazanın son akşamında güneşin batmasından itibaren vacip olur. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.Fitre sadakası, nisap miktarı bir mala sahip olan her hür Müslüman için vaciptir, ister çocuk olsun, ister mecnun olsun... Bunların velileri, bunların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre, bunlara fitre sadakası vacip olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasileri bu sadakayı onların mallarından verirlerse, onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacip olur. Fitrelerini babalar kendi mallarından verirler.Nisap miktarı bir mala sahip olan her Müslüman için zekat almak veya vacip olan sadakaları kabul etmek haramdır. Üzerlerine kurban kesmek de vaciptir. Üç İmam'a göre, Bayram günü ile bayram gecesine mahsus olmak üzere,  kendisi ile aile halkının yiyeceklerinden ve temel ihtiyaçlarından fazla fitre miktarı bir mala sahip olan bir Müslüman için fitre sadakası vacip olur.Ramazan Bayramının ilk günü fecrin doğuşundan önce vefat eden veya fakir düşen veya fecrin doğuşundan sonra dünyaya gelen veya İslam'a giren bir Müslümana fitre sadakası vacip olmaz. Fakat fecirden sonra ölen bir Müslümana vacip olur. Eğer vasiyet etmişse, terekesinin üçte birinden ödenir. Varislerin kendi mallarından vermeleri de caizdir.Nisap miktarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa fitre düşmez, çünkü verilmesi için önceden bir imkan hasıl olmuştu. Zekat ise böyle değildir, onda kolaylığı gerektiren bir imkan gereklidir.Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vaciptir. Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...Nisaba malik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür.Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba malik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih görülen bir görüşe göre, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacip olmaz.Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evladının fitre sadakasını vermekle yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan her biri kendi başına tasarruf hakkına sahip mükellef kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisaba malik ise, zekatını kendi malından vereceği gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda sadakalarda bir ibadet manası vardır. Koca, zevcesine ait bir ibadet görevini yüklenmek için evlenmemiştir.Bir kimse, zevcesinin veya büyük yaştaki evladının fitrelerini onların izinleri ile kendi malından verecek olsa yeterli olur. Bunlar kendi idaresinde ve geçimi altında bulundukları takdirde izinleri olmaksızın vermesi de yeterlidir. Çünkü bu durumda adet bakımından izin var sayılır. Aile arasında bulunan diğer şahıslar hakkında da hüküm böyledir. Gerçek yönden veya adet bakımından izin gereklidir. Çünkü fitre sadakasında niyet bulunmalıdır, niyetsiz verilemez. Böyle bir izin ise, niyet yerine geçer.  İmam Şafiî'ye göre, zevcenin fitre sadakası, kendisi zengin olsa bile, kocasına aittir. Kendilerine ücret tayin edilmeyen hizmetçiler hakkında da hüküm böyledir.Bir kimse, kendi geçimi altında bulunsalar bile, babasının ve annesinin fitre sadakasını vermekle yükümlü değildir. Baba fakir olduğu halde mecnun ise, fitresini vermek zorundadır.Fitre sadakası dört cins maldan belli bir miktarda verilir. Şöyle ki: Buğdaydan yarım sa'(Irakî) ki, beş yüz yirmi dirhem verilir. Buğday unu ile kavutu da, buğday hükmündedir. Arpadan, kuru üzümden ve kuru hurmadan da bir sa'(bin kırk dirhem) verilir. Bunların yerlerine kıymetlerinin verilmesi de caiz hatta daha faziletlidir. Fakat fakirlerin ihtiyacı bunların kendilerine daha çok ise, o zaman kendilerini vermek daha iyi olur.Fitre sadakası, zekat gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir. Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.Fitre sadakasını, aralarında zevciyet veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine vermesi sahih değildir. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.Fitre sadakası, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî'ye göre, fakir olan zîmmîlere de verilemez. Fetva da bu şekildedir. Çünkü bunun verilmesindeki maksat, bayram gününde fakir Müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama sevinçle katılmalarını sağlamaktır. Bu maksat, fitrenin zimmîlere verilmesi ile elde edilmez. Bununla beraber, fitrenin zimmîlere verilebileceğini söyleyen alimler diyorlar ki: Bu sadakadan asıl maksat, mutlak olarak fakirlerin ihtiyacını bir ibadet niyeti ile karşılamaktır. Bu maksat, fakir zimmîlere verilmekle de kazanılır. Çünkü onlara verilecek sadaka da bir ibadettir.Bir kimse fitresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de, fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.  Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.Birkaç fitre, gerek aynen ve gerek kıymet olarak sahiplerinin izni ile karıştırılmış bir halde fakirlere verilebilir. Her fitreyi diğerinden ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber fitrelerin ayrı ayrı verilmesi ihtiyata daha uygundur.1Ayrıca BakınızFitre Kimlere Verilebilir?Fitre Verilemeyecek KimselerFitre Geline Verilir Mi?Fitre (Fıtır Sadakası) ve Fidyenin FarkıFitre Yiyecek ve Para Olarak Verilebilir mi?Sigara İçene Fitre Ve Zekat Verilir mi?KaynakçalarÖmer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Bilmen Yayınları, İstanbul ts., s 343-346

14.702

Amelde Hanefi Mezhebinde Olanlar İtikatta Hangi Mezhebe Tabidir?

Öncelikle amelde Hanefî veya Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî olan bir Müslüman, itikatta Ehl-i sünnet mezhebine bağlıdır. Ehl-i sünnet inancını ise sistemli bir şekilde açıklayan iki büyük imam vardır: İmam-ı Mâtürîdî ve İmam-ı Eş'arî. Her ikisi de ehl-i sünnetin hak yolunu temsil eder ve aralarında temel inanç esaslarında bir ayrılık yoktur.İmam-ı Mâtürîdî, kendisi de amelde Hanefî olduğu ve İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe'nin itikadî görüşlerini düzenleyip geliştirdiği için, tarih boyunca Hanefîlerin çoğu itikatta Mâtürîdî mezhebini benimsemiştir. Bu nedenle genel olarak “amelde Hanefî olanlar, itikatta Mâtürîdîdir” denir.Ayrıca BakınızMezheplerin Ortaya Çıkış SebepleriMezheplerdeki Farklılıkların SebebiHak Mezheplerin Ortaya Çıkmasının Hikmeti

6.261

"Hayr-ı Kesir İçin Şerr-i Kalil Kabul Edilir" Hükmünün Adalet-i Mahza İle Çelişmesi

"Hayr-ı kesir için şerr-i kalil kabul edilir. Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesiri intac eden bir şer, terk edilse, o vakit şerr-i kesir irtikâp edilmiş olur."  denilirken başka bir yerde: "Hattâ bir tek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz." denilmesi insana su-i istimale kapı açmamak için midir?Çünkü insan gaybı bilemez, ama burada şu da akla geliyor. Savaşta boğazı geçen düşman gemisinde bir masum bebeğin olduğu bilinse batırılmamalı mı? Mecellenin 29. maddesi ve nizam-ı alem için verilen kardeş katli fetvaları sorunun ilk kısmındaki cümleye uygun görünüyor. Vicdana da ikinci cümle uygun gibi görünüyor. Bu meseleyi nasıl anlamak gerekir?

5

Üvey Babanın Yanında Tesettür Nasıl Olmalıdır?

İslamî fıkıh ve takva ölçülerine göre üvey baba ile üvey kız arasındaki münasebet, "ebedi mahremiyet" esasına dayanır. Ancak bu durumun fıkhî şartları ve takva boyutunda dikkat edilmesi gereken bazı detaylar mevcuttur. İşte bu konudaki temel ölçüler:1. Fıkhî Hüküm: Mahremiyet ŞartıBir erkeğin, evlendiği kadının başka kocadan olan kızıyla (üvey kızıyla) ebediyen evlenmesi haramdır. Ancak bu mahremiyetin tam olarak oluşması için bir şart vardır:Zifaf Şartı: Üvey baba ile annenin nikahlanmış olması tek başına yeterli değildir; aralarında zifafın (cinsel birlikteliğin) gerçekleşmiş olması gerekir. Nisa Suresi 23. ayette bu durum şöyle ifade edilir:...kendileriyle zifâfa girdiğiniz kadınlarınızdan olup himâyenizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı.1Ebedi Haramlık: Eğer anne ile üvey baba arasında zifaf gerçekleşmişse, anne ölse veya boşansalar dahi üvey baba o kız için artık ebediyen "mahrem" (evlenilmesi yasak olan akraba) hükmündedir.2. Tesettürün Ölçüsü (Ruhsat Sınırı)Ebedi mahremiyet sağlandığında, üvey kızın üvey babasının yanında tesettür ölçüsü, öz babasının yanındaki gibidir:Açılması Câiz Olan Yerler: Baş, saç, boyun, kollar (dirseklere kadar) ve ayaklar (diz altına kadar) açık olabilir.Kapatılması Gereken Yerler: Karın, sırt ve diz kapağı ile göbek arası kesinlikle örtülmelidir.3. Takva ve İhtiyat ÖlçüleriFıkıh "sınırları" belirlerken, takva "edebi ve ruhu" muhafaza eder. Özellikle üvey baba-kız ilişkisinde şu noktalara dikkat edilmesi tavsiye edilir:Fitne Korkusu: Eğer taraflardan birinde kötü bir niyet, bakış veya "fitne" riski hissediliyorsa, mahrem olsalar dahi tesettürde yabancı bir erkek varmış gibi ihtiyatlı davranmak (daha kapalı giyinmek) vacip hale gelir.Giyim Tarzı: Ev içinde mahrem yakınlığı olsa bile, vücut hatlarını çok belli eden dar kıyafetlerden veya aşırı kısa giysilerden kaçınmak "takva" gereğidir. Bu, hem aile içi saygınlığı korur hem de şeytani vesveselere kapı açılmasını engeller.Haya ve Mesafe: Üvey baba her ne kadar öz baba hükmünde olsa da, fıtrî (kan bağına dayalı) bir bağ olmadığı için aradaki mesafe ve haya duygusunun daha titiz korunması maneviyat açısından daha selametlidir.Yalnız Kalma (Halvet): Mahremiyet sabit olduğu için teknik olarak baş başa kalmak (halvet) haram değildir. Ancak tarafların birbirine alışma süreci, niyetlerin saflığı ve ortamın güvenliği göz önünde bulundurularak "ihtiyat" payı bırakılmalıdır.4. Dikkat Edilmesi Gereken Ek BilgilerÜvey Amca/Dayı: Üvey babanın erkek kardeşleri veya babası, üvey kız için mahrem değildir. Onların yanında tam tesettür (yabancı erkeklere karşı olduğu gibi) farzdır.Miras: Üvey baba ile üvey kız arasında mahremiyet olsa da birbirlerine mirasçı olamazlar (vasiyet yoksa).Özetle: Üvey baba öz baba gibidir, yanında baş açık durulabilir. Ancak takva sahibi bir mü'min hanım, aile içindeki bu mahremiyeti korurken ciddiyetini, hayasını ve kıyafetindeki ölçüyü muhafaza ederek her türlü su-i zandan ve fitneden uzak durmayı tercih eder.KaynakçalarNisâ, 4/23.