Hayır. Haklı olduklarını hiçbir şekilde göstermez. Çünkü haklılık çoklukla değil delillerle ispatlanır. Hem kıymet ve ehemmiyet adet çokluğunda değildir. Keyfiyette, yani kalite ve niteliktedir.
Sen görüyorsun ki, hayvanatın kemiyet ve aded itibariyle hadsiz bir çokluğu varken, ona nisbeten insan gayet az iken, umum envâ'-ı hayvanatin, (hayvanlarin türleri) üstünde sultan ve halife ve hâkim olmuştur.1
Önemli olan inanılan fikirlerin doğru olup olmadığıdır. Bundan dolayı kâfirlerin iman hakikatlerinin inkârlarındaki birlikleri onların haklı olduğuna delil olamaz. Çünkü onların işi ispat değil inkârdır ve inkârda ise birlik olmaz. Hepsi inkârlarında tek başınadır.
Mesela Ramazan hilalinin görülmesi noktasında binlerce kişi ben görmedim deyip inkâr etse, bu inkâr edenlerin her biri ayrı ayrı kalırlar. İnkârda birbirlerine destek olmuş olmazlar. Çünkü inkârları yalnız kendi iç dünyalarıyla alakalı bir durumdur. Dış dünyadaki gerçeklikle ilgisi yoktur. Yalnızca ben görmedim diyebilirler. Kendileri adına konuşabilirler. Bazısı gözündeki kusurdan, bazısı mesafenin çokluğundan göremezler. Fakat Ramazan hilalini gören doğru sözlü ve ispat edici iki kişi davalarında beraberdirler ve binler o inkâr edicilere tercih edilirler. Çünkü ispat iç dünya ile değil dış dünya ile ilgili bir durumdur.
Aynen bunun gibi, kâfilerin hiç birisi bir yaratıcının olmadığına veya âhiretin bulunmadığına dair hiçbir delil getirmez ve getiremezler. Fakat müminler bütün inandıkları hakikatleri delilleriyle ispat edebilirler. Bu ispatlar karşısında kâfirlerin delilsiz inkârlarının hiçbir kıymeti yoktur. İster bir kişi olsunlar ister bir milyon kişi olsunlar fark etmez.
Bediüzzaman Said Nursî, Lemalar, Hayrat Nesriyat, Isparta 2015 s.125