Soru

Hz. Peygamberin (sav) Hz. Sevde'yi Boşamasının Sebebi

Peygamberimizin (sav) Hz. Sevde ile evliliği ve Hz. Sevde'yi neden boşadığı hakkında bilgi verirmisiniz ?

Tarih: 14.11.2024 15:51:49

Cevap

Sevgili Peygamberimiz (sav), Hz. Sevde annemizi bain talakla boşamamış, ric'i talakla boşamıştır. Bunun ardından Peygamberimiz (sav) onun ricalarını kırmamış ve evliliklerine devam etmişlerdir. Netice itibariyle Sevde annemiz Sevgili Peygamberimizin (sav) eşi olmuş ve o hal üzere de vefat etmişlerdir.

Hz. Sevde, Hz. Hatice’nin vefatının ardından Rasûlullah’ın evlendiği ilk hanımdır. Efendimiz (sav) nübüvvetinin 10. (620) yılında Hz. Hatice’nin vefat etmesi ile birlikte sahâbeden Osman b. Maz‘ûn’un hanımı Havle bint Hakîm’in tavsiyesi üzerine Hz. Sevde’ye evlenme teklif etti. Bunun üzerine Hz. Sevde çocuklarının Peygamberimizi (sav) rahatsız edebileceği endişesini dile getirdi. Ancak Sevgili Peygamberimiz (sav) bunda bir sakınca bulunmadığını belirtti.[1] Bunun üzerine Sevde validemiz Peygamberimiz (sav) ile evlendi. Peygamber Efendimiz (sav), Medine’ye hicret edip orada Hz. Âişe ile evleninceye kadar Hz. Sevde annemiz onun üç yıl boyunca tek eşi oldu. Hz. Hatice vefat ettiğinde yaşları küçük olan Ümmü Külsûm ile Fâtıma’ya annelik etti. Resûlullah da kendisiyle evlendiğinde yaşı ellinin üzerinde olan Hz. Sevde’yi müşrik yakınlarından gelebilecek sıkıntılara karşı korudu.[2] Hz. Âişe annemiz onun için “Kadınlardan en çok kendisine benzemeyi istediğim kimse Sevde b. Zem’a’dır.” diyerek Sevde annemizin faziletini dile getirmiştir.[3]

Sevgili Peygamberimizin (a.s) Sevde annemizi boşamak istemesinin birkaç sebebi vardır. Buna göre ilk neden şöyledir; Müslümanların müşriklere karşı ilk savaşı olan Bedir savaşının sonunda Müslümanlar galip gelmiş ve müşriklerden birçok esir alınmışlardı. Bu esirler arasında bulunan kimselerden biri de annemiz Hz. Sevde’nin (ra) ilk eşinin kardeşi olan Süheyl b. Amr’dı. Mü’minlerin annesi Hz. Sevde (ra) onu bu halde elleri bağlanmış halde görünce şöyle dedi “Ey Ebû Yezid! Elleri bağlanmış bir şekilde esir edilmektense şerefinle ölmen daha hayırlı değil miydi?” Sevde (ra) annemiz farkına varamamıştı ancak Sevgili Peygamberimiz (sav) bu sözleri duyunca oldukça müteessir oldu ve “Ey Sevde! Sen kafirleri Allah’a ve Rasûlüne karşı kışkırtıyor musun?” deyince Sevde “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni gönderene yemin olsun ki! Ebû Yezid’i bu şekilde elleri bağlı görünce dayanamayıp ne söylediğimi bilemedim” diyerek özür diledi.[4] Sevgili Peygamberimiz (sav) bu olaydan bir müddet sonra onu boşamak istedi. Ancak Sevde (ra) annemiz ona; "Ya Rasulallah, beni boşama! Merhameten nikâhında tut! Beni kaybolmakla yüz yüze bırakma." dedi. Kâinatın Efendisi, merhamet peygamberi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) kıymetli eşinin bu ricasını kırmadı ve onu boşamadı.

Bir diğer sebep de malum olduğu üzere Hz. Sevde çok yaşlı bir kadındı. Yaşlı olması sebebiyle Peygamberimiz (sav) onun yanında çok vakit geçiremiyordu. Ancak onu incitmek ve kırmak da istemiyordu ve boşanmanın en iyi çare olacağını düşündü. Hz.Sevde’denin iddetini saymasını istedi ve onu bir talakla boşadı. Bunun üzerine Sevde annemiz bu durumdan müteessir olarak namazdan çıkıncaya kadar Allah Rasûlü’nün(a.s) yolunu gözledi. Onu görünce “Sana kitabı indiren, mahlukatı temayüz ettiren zatı hatırlatırım. Beni niçin boşadın? Bende gördüğün bir kusur sebebiyle mi?” diye sordu. Rasulullah(a.s) cevaben “Hayır” deyince Sevde (ra) annemiz “Öyleyse, benimle evliliğe devam etmezsen, peşini bırakmam. Ben yaşlandım ve erkeğe ihtiyacım yok. Lakin kıyamet günü senin eşlerin arasında diriltilmeyi istiyorum.” dedi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi Efendimiz (sav) onu boşamaktan vazgeçti. Ayrıca Hz. Sevde (ra), Hz. Peygamber’in (sav) memnuniyetini kazanmak için Peygamberimizin (sav) kendisi ile geçirdiği gününü Hz. Âişe’ye (r.a) bıraktığını da ekledi.[5]


[1] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Kahire 1313, c.1, s.318-319

[2] Aynur Uraler, TDV İslam Ansiklopedi, “Sevde” mad., İstanbul 2009, c.36, s. 584-585

[3] Müslim, “Kitabu’l-Rada” , 4174.

[4] İbn Sad, Tabakat’ül Kübra, Mektebetü’l Hanci, Kahire, 2001, c.6, s. 122

[5] Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, thk. Abdullah b. Abdulmuhsin el-Turkî , Hicr Yayıncılık,1999, c. 4, s. 332


Yorum Yap

Yorumlar