Emr-i itibârî, gerçekte olmayıp zihnen ve ilmen kabul ettiğimiz durumlardır. Gerçek vücutları yoktur, farazîdirler. Hislerimiz ise emr-i itibârî değil, mahlûktur; yani yaratılmıştır. Sadece soyut olarak değil, aynı zamanda somut olarak da duyu organlarımızla fark edilebilirler. Mesela kızgın birinin kızgınlığını ses tonundan anlarız. Aynı şekilde kişi kızdığı zaman yüzü kızarır, üzüldüğü zaman iştahı kesilir. Bunlar hep hislerin yaratıldığını ve dış dünyaya yansıdığını gösterir. Hatta bizim fikrimiz ve hayalimiz dahi yaratılmıştır. Örneklerde anlatıldığı üzere hislerimiz yaratılmıştır ve vardır. Bu yüzden hislerimiz emr-i itibârî değildir. Hislerimizin yaratılmış olduğuyla ilgili Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:
Hâlbuki sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır. 1
Ayetten anlaşıldığı üzere kızmak, duygulanmak vb hisler, fiillerlede gösterildiği, dış âlemde fark edildiği için yaratılmışlardır. Bediüzzaman Hazretleride bu konuda şöyle söylemektedir.
Kudret-i Zülcelâl’in pek çoktur mir’âtları. Her biri ötekinden daha eşeff ve eltaf pencereler açıyor bir âlem-i misâle. Sudan havaya kadar, havadan tâ esîre, esîrden tâ misâle, misâlden tâ ervâha, ervâhtan tâ zamana, zamandan tâ hayâle, hayâlden fikre kadar muhtelif aynalar, dâimâ temsîl eder şuûnât-ı seyyâle. Kulağınla nazar et âyîne-i havaya, kelime-i vâhide, olur milyon kelimât. Acîb istinsâh eder o kudretin kalemi, şu sırr-ı tenâsülât.2
Kudret, yani Allah’ın yaratması bir şey üzerinde gerçekleşmişse, o şey yaratılmıştır ve görünür, algılanabilir hâle gelmiştir. Yukarıda birbirinden şeffaf ve latif varlıkların Allah’ın kudretine ayna olduğu, yani Allah’ın isim ve sıfatlarını gösterdiği anlatılmaktadır. Bunlar; su, hava, esir, misal âlemi, ruhlar, zaman, hayal ve fikirdir. Dolayısıyla hayal ve fikir de Allah’ın isim ve sıfatlarını gösterdiği için görünür hâldedirler yani yaratılmışlardır. Diğer duygular da buna kıyas edilebilir.
Saffat, 37/96
Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2016, s.498

