Öncelikle bu konunun bilimsel yönünü ele alacak olursak;
Kütlenin korunumu kanununda geçen “hiçbir şey yoktan var olamaz, var olan şey de yok olamaz” ifadesi aslında bilimde metafizik bir hüküm değil, klasik fiziğin gözlemlerine dayanan bir yorumdur. Modern bilim bu ilkeyi mutlak bir gerçek olarak değil, yalnızca evrenin içindeki kapalı fiziksel sistemler için geçerli bir doğa yasası olarak kabul eder. Dahası, Einstein’ın ortaya koyduğu E = mc² ilişkisiyle birlikte “kütlenin korunumu” ifadesi tam karşılığını yitirmiş, bunun yerine kütle–enerjinin toplamının korunumu benimsenmiştir. Yani kütle enerjiye dönüşebilir, enerji kütleye dönüşebilir. Bu durum bile klasik dönemdeki “kütle yok olmaz” anlayışını değiştirmiştir.
Kuantum fiziği ise “boşluk” dediğimiz şeyin tam anlamıyla yokluk olmadığını, vakum enerjisi ve sanal parçacıklar gibi oluşumların sürekli var olup yok olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bilim “yokluk” kavramıyla ilgilenmez, sadece fiziksel boşlukla ilgilenir. Dolayısıyla kütle–enerji korunumu kanunu evrenin nasıl var olduğu sorusuna uygulanamaz; çünkü fizik yasaları evren var olduktan sonra işleyen düzeni tanımlar, evrenin neden ve nasıl meydana geldiği ise fizik yasalarının ötesinde bir sorudur.
Bu nedenle bilim dünyasında hiçbir ciddi fizikçi söz konusu yasanın Allah'ın varlığını reddeden bir delil olacağını açıkça söyleyemez. Örneğin Stephen Hawking, Lawrence Krauss ve Sean Carroll gibi ateist/agnostik fizikçiler bile “kütlenin korunumu = yaratıcı yok” gibi bir çıkarımın bilim dışı olduğunu özellikle belirtirler.1
Zira yasa sadece evren içi süreçler için geçerlidir, evrenin kendisi için değil. Sonuç olarak bu ifade bilimsel alanda metafizik bir iddia değil, sınırlı bir fiziksel gözlemdir ve ateizme yönelik bir fikir olarak görülmez. Bu da gösterir ki “hiçbir şey yoktan var olamaz” cümlesi tam bilimsel bir ifade değildir; daha çok felsefî bir yorumdur.
Sorunuzdaki diğer bir nokta olan "bu düşünce bilimsel bir yasa olarak gözüküyor" ifadesini açıklayacak olursak;
Bilimsel yasaların veya fizik kanunlarının varlığı, yaratıcıyı geçersiz kılan bir durum değildir. Çünkü bilim yalnızca evrenin içindeki maddi düzeni, gözlemlenebilir olayları ve fiziksel ilişkileri inceler. Bilimin yöntemleri gereği, araştırma alanı tamamen madde ve enerji ile sınırlıdır. Bu yüzden bilim, kendi sınırlarının dışında kalan “madde ötesi” bir varlık hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm veremez. Yaratıcı ise tanımı gereği fiziksel evrene mahkûm olmayan, madde ve zamanın ötesinde bir varlıktır. Dolayısıyla bilimsel yasaların keşfedilmesi, bu yasaları koyan ya da evreni var eden bir iradenin olmadığı anlamına gelmez. Hatta tam tersine bilim, evren içindeki işleyişi açıklarken, evreni niçin ve nasıl var edenin kim olduğu konusunda mecbur olarak sessiz kalmak zorundadır.
Allah'ın varlığı ile ilgili deliller için aşağıdaki yazıları okuyabilirsiniz.

