“Ve vücud-u haricî gibi, o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevî bir cilvesine mazhardır ki, mukadderât-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır” Açıklar mısınız ?
Sorumuzun cevabına geçmeden önce soruda geçen bazı kavramların ıstılah manasını izah etmenin, cevabın daha iyi anlaşılması açısından faydalı olacağını düşünüyoruz.
Vücud-u ilmî Allah'ın ilminde bilgi olarak var olan fakat nesnel bir varlığı olmayan ilmî varlıklardır.
Vücud-u harici ise,ilmi vücuttan Allah’ın kudretinin taallukuyla bu aleme gelmiş olan varlıklara denir.
Mesela, bir çekirdek vücud-u hariciye misal verilirken çekirdeğin içindeki ağacın ruh programı ise vücud-u ilmidir.
Hayat-ı Umumiye, . kâinatın tümünün canlı olduğunu bildiren ve her tarafta geçerli olan hayat
Kader cenabı hakkın olmuş olacak her şeyi bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır
Elvahı kaderiye kader programının yazılı olduğu levhalar manasına gelmektedir
Bu kavramlar ışığında üstadımızın “ Vücud-u haricî gibi, o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevî bir cilvesine mazhardır ki, mukadderât-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır.” İfadelerini şöyle mütalaa edebiliriz.
Bu kainatta bulunan her şey zerreden şemse kadar herşey Allahın hayy ismine mazhardırlar.Hayatın her alemde ve her mahlukat üzerinde bir çeşit tecellisi vardır.
Davud (a.s) ile dağların lerzeye gelmesi, Çakıl taşlarının Peygamberimizin elinde zikretmesi, Ayette geçen dağların, göklerin ve yerin emaneti yüklenmekten çekinmesi gibi bazı hakikatlerden anlaşılıyor ki, bize göre hayatsız görünen dağlar ve taşlar bile Hayy isminin bir cilvesine mazhardırlar. Onlardaki hayat tecellisi bizdeki kadar olmadığı için onlara hayatsız diyemeyiz. Demek küsurat nev’inden bir hayat olmakla birlikte tamamen kendini göstermediği için cemadattan sayılıyorlar. Cemadatın manası donuk şeyler demektir.
Vücüdu harici hayata böyle mazhar olduğu gibi aynen böylede vücud-u ilmi dahi hayatı umumiyenin manevi bir cilvesine mazhardır Hatta diyebiliriz ki hayatın, mazi ve müstakbeli kuşatan kader ve kader levhalarının üzerinde de mahiyetini tam olarak bilemediğimiz latif bir tecellisi vardır
Üstad hazretleri vücud-u ilmilerin hayatı umumiyeden bir hissesi olduğunu hatta manidar ve canlı elvahı kaderiyeden alındıklarını beyan eder. Cümlenin içinde geçen “manidar ve canlı kelimelerinde ilmi ezelinin ve kader levhalarının mahiyeti tam idrak edememekle birlikte bu levhalarında bulunan “ezeli ilmin sadece yazı gibi olmayıp, teşbihte hata olmaz , bir nevi görüntülü kamera kaydı gibi olduğunu anlayabiliriz