Yirmi Beşinci Söz'de: "Âyetü´l-Kürsîde on cümle ile on tabaka-i tevhidi ayrı ayrı renklerde ispat etmekle beraber,.." ifadesi geçmektedir. Açıklayabilir misiniz?
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini(geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O’nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî’si, gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O’na ağır gelmez. Ve O, Aliyy (pek yüce olan)dır, Azîm (pek büyük olan)dır.(1/255)
Aşağıda belirtilen her bir mertebe Allah'ın birliğini yani vahdetini ifade eder. Kısa bir izahı şöyledir:
1-Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur.
Uluhiyet hakikatı; Yani, ibadete layık olan ancak O’dur, başkası değil.
2-(O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır.
Hayat ve kayyumiyet hakikatı
Hayat ,( Yani, hayat sahibi olmayan birinin ne ilim sıfatından, ne kudret sıfatından, ne de şefkat etmek, konuşmak gibi sıfatlarından söz edilemez.)
Kayyumiyet ( Başlangıç, nihayet ve yeniden oluş gibi hallerden münezzeh ve ezelden ebede kaim, dâim ve var olan Allah (C.C.). Bütün eşyanın ancak kendisi ile kaim olduğu Cenab-ı Hak.)
Bediüzzaman hazretleri bu hakikatı şöyle izah eder;
Evet sırr-ı kayyumiyetin cilvesine bu noktadan bakınız ki; bütün mevcudatı ademden çıkarıp, herbirisini bu nihayetsiz fezada اَللّٰهُ الَّذِى رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا sırrıyla durdurup, kıyam ve beka verip, umumunu böyle sırr-ı kayyumiyetin tecellisine mazhar eyliyor. Eğer bu nokta-i istinad olmazsa; hiçbir şey kendi başıyla durmaz. Hadsiz bir boşlukta yuvarlanıp ademe sukut edecek.(30.lem’a)
3-O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar.
Cenab-ı hakkın yaratılmış mahlûklara benzemediğini ifade eder. Ayrıca O’nun Hayy ve Kayyum oluşunu da te’kid eder.
4- Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur.
Malikiyet hakikatı
5-İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir?
Mutlak hakimiyet şerik kabul etmez
6-(Onların) önlerindekini ve arkalarındakini(geçmiş ve geleceklerini) bilir.
İlim hakikatı,Cenab-ı kakkın herşeyi bilmesi
7- Hâlbuki (onlar ise) O’nun ilminden, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.
İrade ve dileme hakikatı
8-Kürsî’si, gökleri ve yeri kaplamıştır.
Her şeyi kuşatması ve haberdar olması
Bu ifade, Allahu Teâlânın azametini bir tasvîrdir ve “Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Hâlbuki yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun kabzasındadır. Gökler de O’nun sağ eliyle dürülmüştür.” (Zümer 67) ayeti gibi mücerred bir temsildir. Gerçekte bir kürsî yoktur, o kürsiye oturan da yoktur.
9- her ikisinin muhâfazası O’na ağır gelmez
Her şeyi muhafaza etmesi hıfziyet delili
10- Ve O, Aliyy (pek yüce olan)dır, Azîm (pek büyük olan)dır.
O, Aliyy’dir, benzeri ve şeriki olmaktan yücedir. Azîm’dir, O’na nisbetle masivası (Allah dışında herşey) hakirdir, küçüktür. bu madde Saydığımız dokuz maddeyi kapsar
-O, hiçbir fehmin ihata edemiyeceği tarzda Azîmdir.
Bundan dolayı Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Kur’anda en büyük ayet, ayete’l- kürsidir. Kim onu okusa, Allah bir meleğe diğer gün aynı saate kadar bir o kimse için hasenat yazmasını, seyyiatını ise silmesini emreder.”
Keza şöyle demiştir: “Her farz namazın sonunda ayete’l-kürsiyi okuyan kimsenin cennete girmesine ölümden başka engel kalmaz. Sıddık ve âbid olanlar buna devam eder. Her kim yatağına girdiğinde bunu okursa, Allah onu kendine, komşusuna, komşusunun komşusuna ve çevresindeki evlere karşı emin kılar.”